Üstad Bediüzzaman, tarihe 31 Mart isyanı olarak geçen ve milâdî takvime göre 13 Nisan 1909’da gerçekleşen ayaklanma sonrasında 23 gün tutukluluğunun ardından o zamanki adı divan-ı harb-i örfî olan sıkıyönetim mahkemesinde yargılanmış ve beraat etmişti.
Mahkeme salonunda ve çıkışta “Zalimler için yaşasın Cehennem” diye haykıran Bediüzzaman’ın bu tarihî çıkışı, o günden bugüne ülkemizde ve dünyanın başka yerlerinde zulme maruz kalan masum ve mazlumların yüreğini ferahlatan bir mesaj ve parola oldu.
Bu söz evvelâ Zübeyir Gündüzalp’in Konferans’ta atıf yaptığı “Hakikî âlimler zalim hükümdarlara karşı hak ve hakikati pervasızca söyleyen âlimlerdir” hadis-i şerifindeki manaya hakkıyla mâsadak oluşun bir ifadesi.
Zulme ve zalime biat etmeyip, tersine, imanından aldığı cesaretle karşı çıkan bir duruş.
Bunu yaparken, mazlumlara da moral ve kuvve-i maneviye kazandıran, onların hissiyatına tercüman olup tesellî veren bir çıkış.
Ve hayatın bu dünyadaki kısa ömürden ibaret olmadığını, kabirden sonra ebedî bir hayatın başlayacağını, burada yapılan herşeyin hesabının sorulacağı hesap gününü, Hak Divanını ve Mizanı hatırlatan çarpıcı bir ikaz.
Hiçbir zulmün zalimin yanına kâr kalmayacağını vurgulayıp, sonraki yıllarda “Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değil” sözüyle tamamlanan güçlü bir ultimatom.
Haşir Risalesi başta olmak üzere birçok eserde bu dünya için tekrarlanan “Zalim izzetinde, mazlum zilletinde kalıp, buradan göçüp gidiyorlar. Demek, bir mahkeme-i kübraya bırakılıyor” hakikatinin terennümü.
Dünyadaki imtihan sır ve hikmetinin bir neticesi olarak, İlahî adaletin tam olarak tecellî edeceği yerin mahşer olduğu gerçeğini çok dikkat çekici ve orijinal bir şekilde zalimlere de, mazlumlara da hatırlatan etkili bir mesaj.
Bu son derece önemli ve manidar mesaj, insanın yaratılıp dünyada misafir edilmeye başlandığı günlerden itibaren olduğu gibi günümüzde de güncelliğini korumaya devam ediyor ve gerek ülkemizde yaşanan çok ağır ve vahim hukuksuzlukların, gerekse Filistin, Doğu Türkistan, Suriye, Yemen, Ukrayna gibi ülkelerdeki zulümlerin mağduru olan insanların duygularına tercüman oluyor.
Mazlumlara “İyi ki ahiret var” dedirterek...