“Barış isyan eyleme, yıllar akıp gidiyor/ Fazla vaktin kalmadı, giden geri dönmüyor/ Ömrümün sonbaharında” Barış Manço
Her yıl 1 Ekim’de Dünya Yaşlılar Günü kutlanıyor/muş. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 14 Aralık 1990’da kabul edilmiş.
Hayat tecrübeleri ile bizlere yol gösteren, ilgi, sevgi ve şefkat gösterilmesi gereken yaşlılarımızın hatırlanması elbette güzel bir haslet.
Bir toplumun hafızası olan inanç, gelenek, görenek ve görgü kurallarının, millî ve manevî değerlerin nesilden nesile aktarılmasını yaşlılarımız üstlenmiş. Onlara hürmet, merhamet, ilgi, sevgi ve vefa göstermek insanî ve vicdanî bir borcumuz.
Bir ömrün büyük kısmını topluma hizmetle geçirmiş büyüklerimizin, yaşlandıkları ve bakıma muhtaç oldukları dönemde, ömürlerinin sonuna kadar insan haysiyetine yaraşır bir şekilde bakımlarını sağlamak devlet ve toplum olarak hepimizin görevi. (Sefalet içinde yaşamaya mahkûm edilen emekliler zaten bizim ülkede olamaz!)
PİŞMANLIKLAR…
Bir dönem görüşmek için etrafında pervane olan dostları, yaşlanınca kapısını çalmaz oluyor. Barış, haklı olarak sitem ediyor:
“Adım anılmaz oldu kapım çalınmaz oldu/ Saçlarıma düştü aklar hüzünlendi akşamlar/ Hep yüzüme kapandı dost bildiğim kapılar/ Ömrümün sonbaharında”
Ve pişmanlıklar... Ve hasret başlıyor:
“Elimden kaçırdığım gençliğimi özlerim/ Artık hiç dönmeyecek sevgiliyi beklerim/ Ömrümün sonbaharında.”
Birazcık da teselli:
“Hâlâ bitirmediğim bir yarım şarkım kaldı/ Ve hâlâ beni dinleyen bir avuç dostum kaldı/ Ömrümün sonbaharında.”
VEFA BORCU
Peki, yaşlılarımıza nasıl yaklaşalım? Üstad Allah’ın emrini hatırlatarak şöyle diyor:
“Ey hanesinde ihtiyar bir valide veya pederi veya akrabasından veya iman kardeşlerinden bir (…) şahıs bulunan gafil! Şu âyet-i kerimeye dikkat et, bak: İhtiyar valideyne şefkati celb ediyor!
“Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın ’Öf’ bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki:
’Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.’ Sizin içinizde olanı Rabbiniz hakkıyla bilir. Eğer siz salih kimseler olursanız, muhakkak ki O, kendisine yönelenler için çok bağışlayıcıdır.” (İsrâ Sûresi, 23-25.)
Yaşlılarımızı dünya ve ahiret için bir hazine olarak niteliyor:
“İşte, ey insan, aklını başına al. Eğer âhiretini seversen, işte sana mühim bir define: Onlara hizmet et, rızalarını tahsil eyle. Eğer dünyayı seversen, yine onları memnun et ki, onların yüzünden hayatın rahatlı ve rızkın bereketli geçsin.” (21. Mektup)
İMANLI İHTİYARLIK
Yaşlılarımıza ise, şöyle müjde veriyor:
“Merak etmeyiniz. Sizin ebedî bir gençliğiniz var, gelecek ve parlak bir hayat ve nihayetsiz bir ömür sizi bekliyor. Ve zâyi ettiğiniz evlât ve akrabalarınızla sevinçlerle görüşeceksiniz. Ve ettiğiniz bütün iyilikleriniz muhafaza edilmiş; mükâfatlarını göreceksiniz” diye, iman-ı âhiret onlara öyle bir tesellî ve inşirah verir ki; her birinin yüz ihtiyarlık birden başlarına toplansa onları meyus etmez.(Asa-yı Musa, 46.)
Unutmayalım ki: Allah ömür verirse hepimiz yarının yaşlılarıyız. Bizleri sabırla, sevgiyle, şefkatle bugünlere taşıyan, hayatımızın her aşamasında bizlere rehberlik eden yaşlılarımıza; sağlıklı, mutlu ve uzun ömürler diliyoruz.