İslâm âlimlerinin asırlardır dile getirdiği “esir maddesi kâinatın her yerini doldurur” tespiti, bugün modern fiziğin kuantum alanlarıyla şaşırtıcı bir paralellik gösteriyor. Higgs Alanı, vakum enerjisi ve bazı fizikçilerin “eter” adını verdiği görünmez yapı; esir kavramının güncel bilim diline çevrilmiş hâli gibidir. Bu tablo bize şunu anlatır: Evren, dışarıdan bakıldığında boşluk gibi görünse de hakikatte baştan başa dolu, canlı ve bağlantılı bir dokuma gibidir.
Nasıl ki okyanustaki tüm balıklar aynı suyun içindedir; galaksiler, yıldızlar ve atomlar da bu görünmeyen enerji denizinin içinde hareket eder. Esir (veya kuantum alanı), kâinatı bir bütün hâline getiren ortak zemin; bir başka ifadeyle, Vahidiyetin fiziksel karşılığıdır. Bu açıdan bakıldığında, varlıklar birbirinden kopuk adalar değil; aynı kudret denizinin dalgalarıdır.
Bu zemin üzerine bir de kuantum dolanıklığı fenomenini eklediğimizde manzara daha da berraklaşır. Esir kâinatın ortak dokusunu oluştururken, dolanıklık bu dokunun içindeki anlık ve doğrudan bağların nasıl işlediğini gösterir. Birbiriyle bir kez temas eden iki parçacığın mesafeden bağımsız şekilde aynı anda tepki vermesi, varlıkların yalnız başına değil; görünmeyen bir birlik içinde yaşadığını ortaya koyar.
Esir ve dolanıklık birlikte ele alındığında ortaya net bir tablo çıkar:
Esir, kâinatın tamamında geçerli olan küllî birliği temsil eder; yani vahidiyetin, bütün varlıkların tek bir sahne üzerinde birleştiğini gösteren yönüdür. Dolanıklık ise ferdî ve doğrudan bağı, yani ehadiyetin her bir varlığın Yaratıcı’ya aracısız şekilde bağlı olduğunu gösteren yönüdür. Bilim bu yapıya “kuantum ağı” adını verirken, tevhid penceresinden bakıldığında bu bütünlük “kudret ağı” olarak okunur.
Bu paralellik son derece dikkat çekicidir. Maddeyi yalnızca maddî sebeplerle açıklamaya çalışan bir bakış açısı, bu sahneyi karmaşık ve kaotik bir deney olarak görür. Ancak mana-yı harfî bakışıyla, yani eşyanın Yaratıcıya bakan yönüyle değerlendirildiğinde kâinatın dev bir “tevhid senfonisi” icra ettiği anlaşılır. Bu senfonide, esir, sahneyi aydınlatan geniş zemin; bütün varlığı birleştiren çerçevedir. Dolanıklık, orkestranın şefine anlık itaati temsil eder; her bir zerrede doğrudan bir kudret tecellisi bulunduğunu gösterir.
Bugün evrenin %95’inin “görünmeyen bir maddeden ve enerjiden” oluştuğu biliniyor: %27 karanlık madde, %68 karanlık enerji. Fizikçilerin bu yapı hakkında bildiği şudur: Göremiyoruz, ölçemiyoruz, ama etkisini her yerde görüyoruz.1 İlginçtir ki, eski kozmolojide esir maddesi de aynen böyle tarif edilir: “Görünmez, fakat her şeyi taşıyan latif bir madde…”
Modern kozmolojinin verileri ile esir kavramı arasında şaşırtıcı bir uyum var.
Karanlık enerjinin evreni genişletmesi, esirin kadim tariflerine çok benzer. Risale-i Nur’da “kâinatı dolduran nuranî maddeler” ve “zerrat ordusu” ifadeleri, modern fiziğin bu keşfine tefekkürî bir pencere açar.
Sonuç açık ve berraktır. Kâinatta ne kopukluk vardır ne de başıboşluk. Esir, evrenin birleşik zeminini kurar; dolanıklık ise bu birliğin her bir varlıkta nasıl canlı ve anlık olarak işlediğini gösterir. Bu tablo tesadüfü değil, tevhidi ispat eder.
Kaynakça:
1 - Planck Collaboration. (2018). Planck 2018 results. VI. Cosmological parameters. Astronomy & Astrophysics, 641, A6. https://doi.org/10.1051/0004-6361/201833910.