"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Neyi terbiye etmek gerek?

M. Sait ÇATALKAYA
09 Aralık 2025, Salı
Ekran artık bir eşya değil zihnimizin en görünmez misafiri, hatta çoğu zaman farkına bile varmadan davranışlarımızı yönlendiren bir terbiyeci hâline geldi.

Herkes ekrandan şikâyet ediyor, seviyesiz içeriklerden yakınıyor fakat ne ilginçtir ki şikâyet çoğaldıkça ekranın etkisi azalmak yerine artıyor. Bu çelişki bize aslında basit bir soruyu hatırlatıyor: Madem memnun değiliz, o hâlde neden bu görünmez akışa teslim oluyoruz? 

Belki de problem ekranda değil onu hayatımızın merkezine yerleştiren bizde. Bir yayının nasıl şekillendiğine baktığımızda, sahnenin önündekilerden çok arkasındakilerin belirleyici olduğunu görüyoruz. Reytingin dili, algoritmaların sessiz yönlendirmesi, medya patronlarının ekonomik ve siyasî bağları… Tüm bunlar ekrana neyin çıkacağını, neyin görünmez kalacağını tayin ediyor. Bunca güç ilişkisi arasında hakikatin payı ne kadar, bilmiyoruz. Belki de bilmediğimiz için rahatız. Belki de bilmediğimiz için sorumluluktan kaçıyoruz. Peki, hakikatin sesi kısılırken biz neden sadece seyrediyoruz?

Toplumsal yapıyı en hızlı değiştiren şey siyaset, eğitim veya ekonomi değil; ekrandan sızan görünmez duygudur artık. Aile aynı evin içinde yaşarken farklı ekran âlemlerinde kayboluyor. Gençler hızla tüketilen görüntüler arasında sabır ve derinlik duygusunu yitiriyor, kötülük görünürlüğü arttıkça sıradanlaşıyor. Kadına şiddet haberleri bunun çarpıcı bir örneği görünürlük arttıkça olayların azalmadığı, bilakis çoğaldığı bir vaka ile karşı karşıyayız. Bu noktada insan ister istemez şu suali soruyor: Acaba biz kötülüğü teşhir ettikçe onu azaltmıyor, farkında olmadan büyütüyor muyuz? 

Üstad’ın “Evet, fena bir adama ‘İyisin, iyisin’ desen iyileşmesi ve iyi adama ‘Fenasın, fenasın’ desen fenalaşması çok vuku bulur”¹ sözü, bugünün medya dilinde adeta kendisini yeniden hatırlatıyor. Kötülüğün üzerine daha fazla gitmek yerine iyiliğin görünürlüğünü arttırmak… Belki de çözüm bu kadar basit. Ama basit olanı uygulamak her zaman kolay olmuyor. Çünkü müsbeti büyütmek zahmetli, menfiyi göstermek ise reytingli. Bu yüzden düşünmeden edemiyor insan... Biz kötülüğün gerçekten azalmasını mı istiyoruz, yoksa onu konuşarak rahatlamayı mı?

Medya sahipliği meselesi işin sessiz ama en kritik noktası. Bir medya patronunun farklı sektörlerde yatırımları varsa, o sektörlerin selâmeti için ister istemez siyasetle temas hâlinde olması gerekiyor. Bu temas yayıldıkça bağımlılığa, bağımlılık da yayıncılığın tarafsızlığını yitirmesine sebep oluyor. O hâlde böyle bir yapıda gerçek manada ‘halkın sesi’ kim olacak? Daha doğrusu, bugünün ekranında hakikatin bir sandalyesi var mı? Varsa da kim oturuyor?

Tam da burada yayın faaliyetlerinin ölçüsü çıkar değil, insanın kendi vicdanı olmalı. Tabiî bu hakikat bir ihtimal değil, bir imtihan gibi duruyor. Çünkü kanun koymak mümkün, ama vicdan koymak mecburiyet istiyor. Ve insan ister istemez merak ediyor, bugünün medya düzeninde vicdanın sesi hangi kapının arkasında kaldı?

Bütün bu karmaşaya rağmen çözüm umutsuz değil. Belki ekranı tamamen değiştiremeyiz, ama ekranın bizi değiştirmesine sessiz kalmak kader değildir. İzlediğimiz her içerik, zihnimizde küçük de olsa bir iz bırakıyor. Kötülüğün görünürlüğünü azaltmanın yolu onu konuşmak değil, iyiliği çoğaltmaktır. Sesini yükselten her menfiliğe karşı, derin bir müsbetlik gerekiyor. Lâkin burada asıl soru şudur: Biz iyiliği gerçekten çoğaltmaya niyet ettik mi, yoksa kötülüğü konuşmanın kolaylığında mı oyalanıyoruz? Cevabı herkes kendi ekranında bulacaktır.

Belki de mesele ekranı değil, ekranın önündeki insanı değiştirmekte gizlidir.

Kaynakça:

1- Mektubat, Yirmi İkinci Mektup, Birinci Mebhas, s. 256

Okunma Sayısı: 123
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı