Genel Başkan değişikliği ile sonuçlanan CHP’nin son kurultayı, eski genel başkanlardan Bülent Ecevit’in tam da ölüm (5 Kasım 2006) yıldönümüne denk geldi: 4-5 Kasım 2023. Kongre seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi gitti, yerine Özgür Özel ve ekibi geldi.
Sn. Özel’in, eski parti başkanlarından ziyade, yine de selefi Kılıçdaroğlu’na yakın durmasını ve ona benzemesini dileriz. Özellikle Said Nursi, Risale-i Nur, demokrasi ve adalet ile ilgili konularda. Zira
Kılıçdaroğlu dışındaki Genel Başkanların istisnasız tamamı bu konuda farklı davrandı. M. Kemal, İsmet Paşa ile B. Ecevit, Said Nursî’ye karşı tam hasmane bir tutum izlediler. Ecevit’in başyazar olduğu Ulus gazetesinde 12 Ocak 1960 tarihli “Nurcular ve İktidar (DP) başlığıyla zehir zemberek bir yazı döşedi. Ecevit’in yazısını kısaltarak veriyoruz:
*
“Nurcular ve iktidar
Devrim düşmanlığına, gerici hareketlere karşı uyanıklık, Demokrat Parti iktidarını gözle görülür ölçüde rahatsız ediyor. Böyle uyanıklık belirtileri karşısında, iktidar ileri gelenleri ve sözcüleri en sert tepkileri gösteriyor.
Aydın gençliğin, devrimleri koruyucu teşebbüslerine, mitinglerine engel olan iktidar, devrimler üzerinde gösterilen hassasiyeti protesto etmek isteyenlerin miting müracaatlarına ise müspet cevap verilmekte, belki de böyle müracaatları teşvik bile etmektedir. DP iktidarının, Cumhuriyet devrimlerine karşı cephe almadığına, gerici hareketlerle birlik olmadığına inanmak artık elde midir?
Bir Said-i Nursî vardır: Maddî varlığını maşallah, sarık ve şemsiye altında ve lüks otomobil karoserilerinde gizleyerek ulûhiyete ermeğe çalışan bu kimsenin dinî görüşleri, Kurân yorumları bazılarınca değer taşıyabilir; ama bu görüş ve yorumlarını yayarken, kànunların yasak ettiği yollara başvurduğu, siyasî maksatlar güttüğü, dini siyasete âlet ettiği, memlekette 31 Mart Vakasından beri türlü örnekleri görülen tehlikeli tahriklerde bulunduğu, hattâ yurt dışından da kuvvet alarak rejim değiştirmeğe çalıştığı, üstelik bu yöndeki çalışmaları sırasında devletin adliye cihazına ve emniyet kuvvetlerine açıktan meydan okuduğu, kendi bastırıp dağıttığı yazılı vesikaları ile ortadadır. (Ara notu: Evevit, bu iddiasına ömrü boyunca hiçbir vesika gösterebilmiş değil. MLS)
Buna rağmen, DP iktidarı, İstanbul Üniversitesindeki Said-i Nursî müridi öğrencilerin gerici eğilimlerini açığa vurmak uğrunda kànunları ihlâl etmelerine kayıtsız kalabilmek için elinden geleni yapmakta, onların şehir içinde “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kànunu”na aykırı davranışlarına mümkün olduğu kadar göz yummaktadır. Fakat, birkaç gün sonra, aynı İstanbul Üniversitesindeki Atatürk’ün devrimlere bekçilik öğüdünü, medenî ve demokratik usûllerle yerine getirmek isteyen devrimci gençleri, demokrasiyle asla bağdaşmayacak bir polis idaresinin baskısı altına almakta, onların miting müracaatını reddettiği gibi, üniversite bahçesindeki masum bir toplantılarını dahi üniversite bağımsızlığını hiçe sayarak dağıttırmaktadır.
…DP’liler, öyle bir çelişme ve kararsızlık içine düşmüşlerdir ki, bir yandan dolaplarında Nurculuk risâleleri bulunan gençler hakkında kovuşturma yapıldığı, öte yandan o risâleleri yazan kimsenin memlekette geniş bir propaganda gezisine çıktığı haberleri, iktidar organı gazetelerde yanyana yayınlanmaktadır. Üzerlerinde Risâle-i Nur taşıyanlar yer yer tevkif edilirken, aynı Risâle-i Nur, Demokrat Parti iktidarının desteklediği, yer yer parasız dağıttığı, DP Ocak binalarının kapılarına yapıştırdığı bir gazetede (Hür Adam) tefrika edilmektedir.
Bu durumda, ortada iki ihtimal var: Demokrat Parti, ya Said-i Nursî ve onun adamları ile hâlâ işbirliği yapmakta, aldığı bazı tesirsiz tedbirler kamuflajdan öteye gitmemekte, ya da Said-i Nursî’ye ve emrindeki kuvvetlere karşı kànunların ve memleket menfaatlerinin gerektirdiği müessir tedbirleri alamayacak bir duruma gelmiş bulunmaktadır. Her iki ihtimalin de doğru olmadığına inanılabilmesi için, iktidar ileri gelenleri, hele bu konuda iktidar sözcülüğünü üzerine almış görünen Başbakan (Menderes) tarafından, yukarıda ancak birkaç örneğini verdiğimiz çelişme ve kararsızlıklar tatmin edici bir şekilde izah edilmek gerekir.”
(B.Ecevit; ULUS, 12.01.1960)