"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Evlât yetiştirme meselemiz (4)

M. Latif SALİHOĞLU
24 Şubat 2022, Perşembe
İlk başta da vurguladığımız gibi, çocuğun yetişmesinde ve kişilik özelliklerinin şekillenmesinde, anne ilk plânda gelir.

Sonra baba, ondan sonra da gittiği okuldaki hocası-öğretmeni gelir. Tabiî, iklim ve çevre şartları ile sosyal atmosferin etkileri, ayrıca tahlil edilmesi gereken bir başka mesele.

*

Tekrar sadede dönecek olursak…

Evet, öncelik annede-babada, sonra öğretmende.

Çünkü, öğretmen annedir, babadır. Tabir-i diğerle, muallim pederdir, validedir.

Madem hoca ebeveyn gibidir, şüphesiz o da hürmete lâyıktır. Üstad Bediüzzaman’ın tabiriyle, hoca, pederden bile daha muhteremdir.

Tabiî, burada “kuyunun dibinde” olanı değil de, “minarenin şerefesinde” olan öğretmeni kast ediyoruz.

Dolayısıyla, anne-babaya olan aynı hürmet, kıymetli hocalara karşı da gösterilmeli ve muhafaza edilmeli. Ebeveyn, bunu da çocuğuna telkin etmeli. Aksi halde, hocanın canı sıkılmakla ve üzülmekle beraber, asıl zararı ve en büyük sıkıntıyı yine çocuk çeker.

Zira, hocasına karşı hürmeti kaybeden, öğretmenine karşı saygısız davranan bir öğrenci, gitgide yaramaz, haylaz, haşarı, hatta muzır denebilecek bir mahiyete bürünebilir.

Dahası, bazı haberlerde medyaya yansıdığı gibi, hocasına karşı el kaldıran, ona şiddet ile saldıran, sınıfın huzurunda öğretmenini açıkça küçük düşürücü söz ve davranışlarda bulunan bir öğrenci, sadece haylaz, yaramaz değil, o artık “insan bozması” bir yaratık haline gelmiş demektir.

*

Hepimizin ideali, dünya ve ahiret dengesini kurabilen evlâtlar kazanmak ve nesil yetiştirmek.

Bu konuda her aile, her grup, her camia kendi çapında bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bizler de öyle...

Yakından tanıdığımız çok ihlâslı, pek gayretli insanlar var. Bunların yaptığı hizmetler, zamanla meyvesini veriyor. Bu tür konularda birlikte hareket edilen yerlerde, şüphesiz pek hayırlı ve müsbet sonuçlar alınıyor. Ne var ki, genelde işler ferdî çabalarla ve el yordamıyla yürütülüyor. Bu noktada, kuşatıcı projelere ihtiyaç olduğu açık bir gerçek.

“Birşey bütünüyle elde edilmezse, tamamen de terk edilmez” kaidesince, çocuklar için profesyonelce programlar yapma imkânı ortaya çıkıncaya kadar, amatörce programlardan istifade etmeye çalışmalı.

Meselâ, hafta sonları, ara tatillerde veya uzun tatil süresi içinde, aynı yaştaki kız çocukları, başlarında müdebbir ablaları olmak üzere; keza, aynı yaştaki erkek çocukları, başlarında müdebbir ağabeyleri olacak şekilde mütevazı programlar düzenlemek, imkânlar çerçevesinde yapılabilecek en güzel hizmetlerden biridir.

Bu tür programların çok verimli, çok feyizli ve bereketli olduğunu defaatle görmüş ve bizzat yaşamış bir kardeşinizim.

Tekraren dikkate sunalım ki: Uygulanacak programların, cazip ve çekici olması kadar, bilhassa çocukların seviyesine uygun olması büyük önem taşır. Evet, çocukların akranlarıyla, yani yaşıtlarıyla bir arada bulundurularak eğitilmesi son derece, hatta hayati derecede ehemmiyet taşır. Aralarında yaş aralığı dediğimiz kuşak farkı olduğu takdirde, travmalara sebebiyet verecek daha başka sıkıntıların baş göstermesi kuvvetle muhtemeldir. Ki, maazallah.

Özetle, yaşıtlar arasında yapılacak organizasyonların adı “Okuma programları” olsun. Çocuklara Kurân’ın hem lâfzı, hem manası öğretilsin. 

Bununla birlikte, tali derecede spor, müzik ve sâir meşrû eğlencelere yer verilsin. Zira, bunlar da çocukları cezbetme noktasında büyük tesir icra eder. Şayet, çocuklar ve gençler kendilerini cezbedip meşrûiyet içinde tatmin edecek böylesi ortamlar bulamazlarsa, bir süre sonra faydasız ve hatta nâmeşrû başka noktalara yönelmeleri kuvvetli ihtimal dahiline girer.

*

Günümüz dünyası iyice küçüldü. İletişim kanalları baş döndürücü şekilde gelişti, gelişiyor. Bu sebeple, insanlara ulaşmak nisbeten daha kolay hale geldi.

Bu gelişmeye ayak uydurmaya gayret etmeli. Geri kalmak büyük hata olur. O halde, dinî ve ahlâkî eğitim ve terbiye konusunda da pratiğe dönük yeni açılımların yapılması ve geniş çaplı yeni projelerin ortaya konulması artık bir zaruret halini almış durumda. 

Bu istikamette ihmalkârlık yapmakla, yahut lâkayt kalmakla, vazifemizi hakkıyla ifâ etmemiş olamayız. Evet, vazife büyük ve mühim; bize tevdi edilen emanet ise, şüphesiz çok daha mühim.

Okunma Sayısı: 1929
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk Çalık

    24.2.2022 09:16:37

    Aynı yaştakilerin Risale-i Nur odaklı okuma programlarına katılmalarının faydalı olacağı fikrine katılıyorum. Büyükler olarak bizler dahi bu tür programlara katıldığımızda derin bir nefes almış oluyoruz. Terapi gibi tesir ediyor. Çocukların da bu tür ortamlardan istifadesini sağlamalıyız. Aile çapında okuma programları da faydalı olur kanaatindeyim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı