"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hak olan, ya ikna, ya ilzam eder

M. Latif SALİHOĞLU
31 Ekim 2024, Perşembe
Dâvâsı hak olanın, hizmet metodu da hak olmalı. Tâ ki, muhataba tesir edip onu tasdike mecbur etsin.

Allah’ın inayetiyle, Kur’ân’ın hakikî bir tefsiri olan Risale-i Nur bu tarzda gidiyor. Ona muhatap olan bir kimse, hangi din ve milliyetten olursa olsun, ya ikna, ya da ilzam olur. Üçüncü bir yol, başka bir tercih imkânı yok.

Hayatım boyunca, hem bu tarzdaki hadiselere şahit olmuşumdur. Aksi yöndeki istisnaları dahi görmüş, yahut duymuş değilim.

İşte, bu da gösteriyor ki, Risale-i Nur, Kur’ân’ın bir mu’cize-i maneviyesidir. Başka hiçbir fikir ve ideoloji ile mağlup edilemiyor. Onun şahs-ı manevîsi daima galiptir. Bu Nur, bazı talihsizlikler sebebiyle muvakkaten gizlense dahi sönmüyor ve söndürülemiyor.

Aynı dava istikametinde çaba gösteren şiddet, yahut hamaset metodu bu zamanda maksada ulaşamıyor, hatta maksada hizmet dahi edemiyor. Aksine, gaye ve maksada zarar veriyor. O halde, bilhassa bu zamanda şiddet ve hamaset metodu ile Kur’ân’a, İslâm’a hizmet etme ütopyasından vazgeçmek ve onlardan uzak durmak lazım geliyor.

Öte yandan, hamaset temalı yazı ve konuşmalar, hemen her devirde az-çok tesir edegelmiştir. Ama, bu zamanda bunun zayıflamaya, hatta çürümeye, yahut çürütülmeye başladığını söylemek mümkün. 

Çünkü, hamasî hitabetlerin ziyadesiyle istismar edildiği birçok sahada görüldü, müşahade edildi. İstismara açık olan sair meseleler gibi, bunun da zaafa uğraması, hatta yer yer alay konusu olması kaçınılmaz geliyor.

Bu acı tecrübelere rağmen, hissiyat ve hamaset, bazı zaman ve zeminlerde, bilhassa siyaset âleminde boy gösteriyor. Hele seçim atmosferinde, yahut “millî birlik 

beraberlik” nutuklarının oy devşirmeye yaradığı zamanlarda, iş artık zıvanadan çıkma raddesine geliyor.

Bereket versin ki, herşeye rağmen yine de aklı, mantığı, izah ve ikna metodunu ön planda tutanlar var; şükür ki, serinkanlı olmayı, temkinli davranmayı ö-ğütleyenler var.

Ne var ki, bunların âkılâne söz ve öğütleri, yüksek volümlü hamasî nutukların gümbürtüsü altında bazen yeterince duyulmuyor. Duyulmayınca, hâliyle anlaşılmıyor.

Onun için, ne yapıp etmeli, kitlelerin dikkatini akıl sahiplerinin söylediklerine çekmeli.

Zira, ülkenin menfaati de burda, milletin selâmeti de.

İşte, bu noktada yine Risale-i Nur’da anlatılan, ders verilen ulvî-kudsî düsturlar, burada da kendini gösterip imdadımıza yetişiyor. O düsturlara sarıldığımız, o ölçü ve kıstaslara uygun şekilde hareket ettiğimiz takdirde, Allah’ın inayetiyle ortada kalmayız ve dünyada-ahirette mahçup durumlara düşmeyiz.

Son olarak iki noktayı daha hatırlatarak nihayet verelim.

BİRİNCİSİ: Hissiyat, hamaset, elbetteki herkese ve her millete lâzım. Lâkin bunlar, mutlak sûrette aklın elinde ve mantığın kontrolünde olmalı. Kontrolden çıkan bir hissiyat, aklı dışlayan bir hamaset, bir gün mutlaka döner ve sahibine zarar vermeye başlar.

İKİNCİSİ: Mü’min kişi, Allah’ın ona   bahşettiği iradeyi akıldan, mantıktan, izah ve ikna metodundan yana koy-  malı; dahası, insaftan-vicdandan yana kullanmalı.

Bu sayede, hem hissiyatını kontrol altına almış olur; hem de muhtemel hatalara, veballere karşı kendini muhafaza etme şahsını yakalamış olur.

Okunma Sayısı: 1069
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Latif Salihoğlu

    31.10.2024 14:11:47

    M. Said kardeşim. Hürriyet ve şeffafiyet olmadan cumhuriyet de, demokrasi de manasız isim ve resimden ibaret kalır. Hürriyetten sonra cumhuriyet değil, demokrasi gelir. Şuurlu bir İslâm toplumunda, demokrasi şeriatın aleyhine işleyemez, kolay kolay işletilemez. Demokrasi adına yapılan çirkefliklerin sebebi, şuurllu bir toplum ve ona layık şuurlu bir yönetim kadrosu olmadığından dolayıdır. Demek, öncelikli hizmet, fert ve cemiyeti şuurlandırmak, ona göre dinî tebliğ ve imanî irşad çabasında bulunmak lazım.

  • Mustafa Said Kara

    31.10.2024 01:28:43

    Hocam dünkü yazı için sormak istedim: Demokrasi olmadan da cumhuriyet neden olmasın? Uygun bir yöntem bulunursa neden olmasın. Çünkü demokrasi öyle bir hale geldi ki ...1- şeriatın zıddı olan ne varsa meşru bir zemine çekiyor. 2- Güçlü ve zenginlerin çıkarlarını korumaya odaklanmış durumda. Bu konuda yorumlarınızı merakla bekliyorum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı