Vefatının beşinci senesi vesilesiyle, Süleyman Demirel hakkında geçen hafta çok şey söylendi, yazıldı, çizildi; müsbet-menfi çokça yorumlar yapıldı.
Bunların çoğunu takip ettik, okuduk, dinledik, inceleyip değerlendirmeye gayret ettik. Yaptığımız bazı tesbitleri, mümkün olduğunca özetleyerek burada sizinle paylaşmaya çalışalım.
***
Cumhuriyet tarihi içinde, Süleyman Demirel kadar uzun süreli (50 yıl) siyaset yapan olmadığı gibi, onun kadar dahili ve harici engellerle, tehditlerle, darbelerle, müdahalelerle, muhtıralarla karşılaşan da olmadı.
1924 İslâmköy doğumlu olan Demirel, 1964’e kadar yüksek bürokrat olarak (DSİ Genel Müdürü) çalıştı. Bu tarihten sonra aktif siyasete atıldı. Adalet Partisi Genel Başkanı seçildi. 1965’te Başbakan, 1993’te Cumhurbaşkanı oldu. 1971’de 12 Mart Muhtırası, 1980’de de 12 Eylül Darbesiyle iktidardan uzaklaştırıldı.
Yılmadı, pes etmedi, itidalini bozmadı, tehevvüre kapılmadı ve her defasında yeniden yükselerek ülkenin yönetimine gelmeye muvaffak oldu.
***
Süleyman Demirel kadar çetin rakipleri olan bir siyasetçiye rastlanılmadığı gibi, hepsiyle mücadele eden ve onları mağlûp ederek başa çıkan ikinci bir siyasetçi de yok: 1965’ten itibaren karşısına çıkan deve dişi gibi rakipleri, sıfatlarıyla birlikte şu şekilde sıralamak mümkün: Millî Şef İsmet Paşa, Karaoğlan Ecevit, Mücahit Erbakan, Milliyetçi Türkeş, Hatip Osman Bölükbaşı, Bayar destekli Ferruh Bozbeyli, Darbe Konseyinden icazetli Turgut Özal.
***
Süleyman Demirel kadar vatana-millete hizmet eden ve onun kadar çok eser kazandıran olmadığı halde, onun kadar şimşekleri üzerine çeken de olmadı. Siyasî rakipleri ve muarızları tarafından, sanki ülkeye hiçbir hizmeti olmamış gibi bir muamele ile karşılaştı. Aynı taassuplu muhalefet halen de devam ediyor.
***
Süleyman Demirel kadar yerli ve millî bir siyasetçi bulunmadığı halde, farklı siyasî görüş sahipleri tarafından hep dış bağlantılı gösterilmeye çalışıldı. Morrison denildi, Amerika’nın adamı denildi; denildi de denildi. Velhasıl, hayatının sonuna kadar da hep maksadının aksiyle itham edildi.
***
Süleyman Demirel kadar imam hatip okulları açan siyasetçi olmadığı gibi, aynı imam hatipliler tarafından amansız bir düşmanlığa maruz kalan ikinci bir siyasetçi de olmadı.
***
Süleyman Demirel kadar Üstad Bediüzzaman ve Risale-i Nur’a sahip çıkan, savunan, taraftar olan bir siyasetçi olmadığı halde, onun kadar yine maksadının aksiyle muamele gören de olmadı. Dahası, onu din dışı, İslâm dışı, yani mason olarak göstermeye çalışan bağnazlar, hâlâ aynı damgalamaya ve aynı günahı işlemeye devam ediyor.
***
Süleyman Demirel kadar köy orijinli olup devletin bütün kademelerinden geçerek zirveye çıkan ve zirvede tutunabilen ikinci bir siyasetçi yok. Diğerlerinin tamamı memur çocuğu, şehirde yetişmiş, aristokrat aile mensubu, verasire…
Bu noktayı hakkıyla görmek ve öğrenmek isteyen, İslâmköy’e gitsin, doğduğu kerpiç evi görsün ve onun köy hayatını incelesin. “Biz, içi dolmadan kurumuş başakların arkasından geliyoruz” sözü ona ait.
***
Demokrasi tarihimizde, Süleyman Demirel kadar hem duâ, hem bedduâ alan ikinci bir siyasetçi her halde yoktur. Ama, sayı olarak her halde duâ edenlerin sayısı fazla olmalı ki, defalarca yüzde 50’nin de üzerinde oy desteği alarak ülkeyi uzun yıllar yönetmeye muvaffak oldu.
En güzel neticelerinden biri de, cenazesinin taşıyla-toprağıyla mübarek olan Isparta’nın İslâmköy’üne götürülüp oraya defnedilmesidir. Unutmayalım ki, dayısı Hafız Ali’den duyup öğrendiği Üstad Bediüzzaman’ın gizli mezarı da Isparta’da. İnşaallah, manen de komşu olmuşlardır.