Başlıktaki “ufacık bir kara” parçasıyla kastedilen yer, Çanakkale’deki “Gelibolu Yarımadası”dır.
Hacmi küçük, mânâ ve muhtevası büyük olup her karış toprağı oluk oluk şehit kanı ile sulanmış olan bu “ufacık kara” üzerinde 1915’te yaşanan ölüm-kalım mücadelesi hakkında Mehmet Âkif şu mısrâları dillendirir:
Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya;
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
İngiltere’nin başını çektiği düşman kuvvetlerinin asıl hedefi, Marmara Denizine bir şekilde ulaşmak ve öncelikle İstanbul’u ele geçirmekti. Gerisi, haliyle çok kolay olacaktı.
İşte bu maksatla önce Çanakkale Boğazı’na bütün kuvvetiyle yüklenip geçmeyi denediler. Burada hezimete uğrayıp geçmeyi başaramayınca, bir miktar geri çekilerek yeniden güç toplama ve bu kez daha büyük bir kuvvetle kara harekâtına giriştiler: 25 Nisan 1915.
*
Boğaz’daki hezimetten sonra, Ege Denizi açıklarında toparlanarak yeniden harekete geçen kuvvetin için kimler yoktu ki… Bu kez, adeta yedi düvel birden yüklendi o ufacık karaya. Merhum Âkif, bu vaziyeti de şöyle tarif eder:
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da,
Ostralya’yla berâber bakıyorsun Kanada.
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ
Hani, tâûna da züldür bu rezîl istîlâ!
*
Aynı yılın 25 Nisan günü başlayan Gelibolu kara (Anzak) savaşlarında, taraflar arasında pek şiddetli çarpışmalar yaşandı. Adeta kumlar sayısınca kurşunlar uçuştu havada. Bölgedeki müzede, havada çarpışan mermilerin gerçek görüntüsüne şahit olduk.
Osmanlı tarafı, 18 Mart’ta kazandığı zaferden dolayı yüksek bir moral gücü elde etmişti.
Düşman taarruzu karşısında, Çanakkale’de 5. Ordu teşkil edilmiş ve başına Alman asıllı general Liman Von Sanders getirilmişti.
Bu “küçücük kara parçası”nda, zaman zaman göğüs göğüse çarpışmalar yaşanıyordu. Taarruzlar, Ağustos ayında had safhaya çıktı. Kasım ayına gelindiğinde ise, düşman taarruzu gevşemeye ve gerilemeye başladı. 1916 yılı Ocak ayında, düşman askerinin hemen tamamı Gelibolu mıntıkasından ayrılarak, mağlubiyet içinde yurdumuzu terk etti.

Gelibolu Camii ve Külliyesi
2014 yılı sonlarında Avustralya’nın Sydney şehrine gittik. Buradaki o muhteşem Gelibolu Camii ve Külliyesi’ni ziyaret ettik. En büyük salonunda konferans verdik. Pek büyük bir alâka gördük.
Cami ve külliyenin hikâyesini anlattılar. 1915’te buralardan toplanıp Çanakkale’ye getirilen insanlarla savaşmışız. O çarpışma ile ilk kez tanışmışız. İşte, o ilk tanışmanın hatırasına 90-100 yıl sonra onların en büyük şehrinin merkezinde yapılan caminin isminde mutabık kalmışız.
Evet, dünya değişmiş. Buzlar erimiş. Köprünün altından çok sular akmış. Böylelikle, Sydney’deki Gelibolu Camii, Anzaklarla ilk tanışmanın bir nevi hatırası olmuş.