"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yetki Şûrâ’da, sorumluluk Ömer’de

M. Latif SALİHOĞLU
21 Nisan 2025, Pazartesi
Burada “Şûrâ’dan maksat “Meclis”tir; Ömer’den maksat da “Reis”, yani “Devlet Başkanı”dır.

Hem “Halife-i mü’minin”, hem de “Reisicumhur” makamını birlikte deruhte eden Hz. Ömer (ra) zamanında Kuzey Afrika’daki Berberi kabilelerinden sevindirici bir teklif gelir. Adâlet timsali Hz. Ömer’e bildirilen teklifin mahiyeti özet olarak şudur: 

- Kabile ve toplum olarak biz de müsalemetle (yani, savaşmadan; barış içinde) İslâmiyete dahil olmak istiyoruz. Yaşadığımız bölgeyi de İslâm coğrafyasına dahil buyurunuz.

Hz. Ömer, bu sevindirici teklife karşı yine de re’sen karar vermez. Yani, kendi başına yetki kullanma cihetine gitmez. Teklifin olduğu gibi “İslâm Şûrâsı”nda görüşülmesini temin eder.

Mesele Şûrâ’da-Meclis’te lâyık-ı veçhiyle görüşüldükten sonra, şu manada bir karar alınır: İslâmiyetin henüz yeterince bilinmediği ve yaşanmadığı bu gibi yerlerin İslâm devletine-hükümetine dahil edilmesi münasip değil. İlk etapta, o Berberî toplumuna tebliğ ve irşad heyetleri gönderilmeli. Onlara doğru İslâmiyet anlatılmalı. Din-i İslâmın nasıl yaşandığı onlara bilfiil gösterilmeli. Bu safhadan sonra, şayet kendileri de İslâmiyeti nefislerinde bilerek ve isteyerek yaşayacak olurlarsa, o zaman onlar da İslâm beldesi olarak kabul edilebilir.

Evet, koca Afrika kıt’asının İslâmlaşması, tarih boyunca genellikle bu sûretle olmuştur. Oralarda Pers-İran’da olduğu gibi bir mukavemet, yahut Bizans’ta olduğu gibi herhangi bir cebir-şiddet-savaş tarzında bir hâl-vaziyet yaşanmamış.

Bu arada şunu da hatırlatalım ki: İslâm tarihi boyunca yaşanan savaşlarda, ekseriyetle saldırı ve bozgunculuk karşı taraftan gelmiştir. Küffardan gelen taarruz ve bozgunculuktan sonra, Müslümanlar müdafaa vaziyetinde kalmış; zaman zaman da ileri harekâtla fetihler müyesser olmuştur.

Meselâ, ilk büyük taarruz Mekke müşriklerinden gelmiştir. Mekke’de yola çıkan müşrik ordusu, tâ 480 km’lik çölü aşarak Medine’ye saldırmıştır. Adına “Hendek Savaşı” denilen hadise, Medine’de cereyan etmiş. Peygamber (asm) ordusu, Medine’nin etrafına hendekler kazarak saldırganların hızını kesmiştir.

Kezâ, ilk bozgunculuk hadisesi de yine müşrikler tarafında vuku bulmuştur. Müşrikler, Hudeybiye Antlaşmasının şartlarını ihlâl ederek bozgunculuk yaptılar. Cezaya müstehak oldular. İşledikleri hatanın cezası, yani onlara verilen cevabın neticesi Mekke’nin Fethi olmuştur.

Evet, insanlık tarihinin en güzel, en ibretlik, en örneklik teşkil eden fethi Mekke’nin Fethidir. Sözünde duran ve doğruluktan hiç ayrılmayan Müslümanlar, Allah tarafından böylesine muazzam bir fetih ile mukâfatlandırılmışlardır. Nitekim, daha sonraki fetihlerde de mümkün olduğunca Mekke’nin Fethi örnek alınmaya çalışılmıştır. Ona uyulduğu oranda o fetih haklı, köklü ve uzun ömürlü olmuştur. Yeterince uyulmadığı durumlarda ise, yapılan fethin ömrü kısa sürmüştür.

«

İslâm’ın ruhuna uygun olan kaide şudur: “Hatalar, günahlar, fenalıklar başa; sevap, hasenat ve iyilikler cemaate verilir.” Risale-i Nur’da, bu manayı ders veren pek müessir bahisler var.

Esasen, en başta nazara verdiğimiz gibi “Asr-ı Saadet”te tatbik edilen usûl de böyledir. Yani, yetkiler Şûrâ-yı İslâm’da, sorumlukluk ise Halifede, Reisicumhurda. Nitekim, “Kenar-ı Dicle’de bir kurt bir koyunu yese”, hesabı Ömer’den (ra) sorulurdu.

İşte, asıl ders ve ibret alınacak nokta tam da burasıdır: Hem yetki sahibi, hem de fetihler, iyilikler, hasenatların mal edilecek makam-merci heyet, cemaat, meclis, şûra iken, sorumluluk ile beraber hatalar, kusurlar, fenalıklar ise başa verilir. Tâ ki, birinci şıkta sevaplar birden bine çıksın ve ikinci şıkta olduğu gibi fenalıklar binden bire insinsin.

Lâkin, ne acıdır ki, bilhassa zamanımızda bu makbul âdetin tam tersi yönde hareket ediliyor: İyilikler, sevaplar, muvaffakiyetler şahıslara, reislere, liderlere peşkeş edilirken, hatalar, kusurlar, günahlar ya dış güçlere, ya içerdeki muhaliflere, ya da tabandaki fedakârlara fatura edilmeye çalışılıyor. Fesubhanallahilazim.

Ey insanlar! Henüz hayatta iken uyanınız ve olan-bitenden ibret alınız. Reis'in hakkını Reis'e, Meclis'in hakkını Meclis'e veriniz. Yarın çok geç olabilir.

Okunma Sayısı: 1591
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İlhan

    22.4.2025 07:24:51

    Arda kardeşim size NAZİ ALMANYASINI iyi okumanızı ve başı ile sonunun nasıl bittiğini öğrenmenizi hatırlatırım. Hatta TARİH BELGESELİ olarak yayın yapan tv'de görüntülü olarak izleyiniz. Ancaaak lider nasıl seçim kazanamış,helal miii haram mı onu iyi tahlil edin.ADAM KAZANDI amma nasıl kazandığını sormayan,soramayan asla islam dini esaslarına göre ölçüsü olan olamaz. Birçok kişi para kazanıyor amma nasıl kazanıyor. Sizin mantığınıza göre kazanan dolandırıcıda haklı,hırsızda haklı,alın teri ile kazandığı halde hakkını alamayan,verilmeyen de haksız.Pes vallahi bu zihniyet tam kapitalizm ve komünist zihniyetin anlayışıdır be kardeşim.

  • S.topuz

    22.4.2025 06:31:50

    Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul, zurna, oyunhavası, zeybekde çalsan aaazzz!... İşte bütün sıkıntının kökü, kaynağı! Aklı başkasının cebinde olanlar, farkında olmadan, şahıs sevgisi Allah sevgisinin çok üzerine çıkaranlar, sevdiği sahsa toz kondurmayanlar, haşa melek gibi masum olduğunu sananlar esas sorun! Felâketler, musîbetler peşpeşe geliyor, yinede uyanmıyoruz! Herhalde Kıyametin kopmasını bekliyoruz, o zaman uyanırız da, iş işten çoktaaan geçer! Allah c.c. islâh etsin diyelimde belki düzeliriz!?... Amiiin, Amiiin. Elfü elfi Amiiin. 🇹🇷😢🇹🇷🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙🕋😭😭😭🕊🕊🕊🌍🇪🇺🕋🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • Said Yüksekdağ

    21.4.2025 23:25:23

    Allah razı olsun 🤲🏼

  • Arda Yıldız

    21.4.2025 22:17:32

    Hatta krallıklarda bile halkın memnuniyeti önemlidir. Halkını memnun edemeyen krallıklar ayakta durabilir mi?

  • Arda Yıldız

    21.4.2025 22:16:55

    Seçim yapılmıyor mu? Halk liderden memnun değilse zaten alaşağı etmiyor mu? Demokrasi dediğiniz şey halkın memnuniyeti değil mi? Halk memnunsa halkın tercihine saygı duymak gerekiyor.

  • Arda Yıldız

    21.4.2025 22:15:18

    Meclisteki vekillerhalkı ne kadar temsil ediyor? Kim zenginse o vekil olmuyor mu? Ya da bir şehrin zenginleri kimi isterse o vekil olmuyor mu? Bu adamlara halkın kaderi bırakılır mı? Bu vekiller kendi çıkarları ve zenginlerin çıkarları için çalışmaz mı? Bu yüzden lider çok önemlidir. Halk lideri bilir. Liderden hesap sorar. Halkın işini de ancak lider görür. Vekil halkın hiçbir işini çözmez. Sizin iddia ettiğiniz gibi bir meclis nerede var gösterir misiniz?

  • Hüseyin İlhan

    21.4.2025 14:20:15

    Allah razı olsun.Bugünün müslümanı'ülkemizde)gerçekten hür 'müyüz. Eğer hür olmuş olsak neler yapar,neleri sorabilirdik. Mesela bir hutbe irat ettiği anda Hz.Ömer.RA gibi hemde dünya hayatında cenne tile müjdelenmiş bir idareciye karşı'Seni dinlemiyoruz ya emirül mü'min,diyebilecek miyiz. Evet .HZ.ÖMER RA.dünya hayattına rabbim cenne tile müjdelemiş,sen nasıl benden şüphe eder,niçin seni dinlemem,diyorsun DE Mİ YOOOOOOR. Yaaa işte HZ.ÖMER RA.dilleirnden düşürmeyip sonrada tapulu mülkleri gasbedilen köylüler kalkıp ANKARA'ya geliyor,şekva da bulunuyor,şahıs ise 'O BELEİDYE KİME AİT,diye soruyor. İnanın bende sordum amma hala o belediye kime ait cevabını bekliyorum.

  • Raşit örenel

    21.4.2025 13:20:47

    Günümüzde hiç bir meclis yoktur ki, o devletin reisi Hz. Ömer (RA) muazzam bir iman abidesi olsun. Hz. Ömer dahi Resulullah Efendimiz (ASM) gibi meşverete, meclise uyduktan sonra, bugün hiç bir reis ve başkan meclise karşı hak talep edemez tek hakki emirber bir nefer olmaktır. Meclis neyi, ne kadar uygun görürse reise, başkana o kadar hareket alanı açar ve o alan içindeki her hareketinin de hesabını sorar, sormalıdır. Reise, kendinden büyük bir şeylerin temsilcisi ünvanı verilirse eğer, elindeki yetkiler de kısıtlanır, kısıtlanmalıdır. Yoksa hem layüsel hem de sınırsız, sorumsuz olur ki bugün bunu yaşamaktayız. Layetazelzel ve layetafelfel bir sütun hükmünde olan meclis yerine tek bir saç teli hükmünde olan rey-i vahide düşmüşüz. Meseleyi, "Sezarın (idarecinin) hakkı sezara, Tanrının hakkı Tanrıya" gibi ortaçağ Avrupası menşeli düsturlara benzer ifadelerle değil böyle ele almak maksada daha uygun olur kanaatindeyim.

  • Abdullah

    21.4.2025 09:23:13

    Enfes bir makale.Ger çek adil bir idare sistemi işte böyle olur .İyiliklerin halka,fenalık lar başa verilir.Ama,ma alesef uygulama tam tersine yapılıyor.Onun için adalet sağlanamı yor, iç kırışıklıklardan toplumlar kurtulamıyor lar.Bu son derece önemli ve derin yaraya neşter vurduğu için yazarımızı can-ı gönül den tebrik ediyorum.

  • Fikret Aydoğdu

    21.4.2025 01:56:32

    Asr- ı Saadetten asr-ı felakete bizleri gezdirerek : " insanlar! Henüz hayatta iken uyanınız ve olan-bitenden ibret alınız. Reis'in hakkını Reis'e, Meclis'in hakkını Meclis'e veriniz. Yarın çok geç olabilir." uyarısıyla bizleri başbaşa bıraktınız . Madem yarın çok geç olabilir,o halde Reis Hz.Ömer gibi meclisimize - olmadı - biz güdülenlere: " Bugün Allah için ne yapmalıyız." diye , sorup düşünelim!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı