Fıtratı bozulmamış her insan; dünyanın bir köşesinde yapılan haksızlık ve zulme üzülür, iyilik ve güzelliğe sevinir. Sevgi, şefkat, merhamet, güzel ahlâk beşeri “hazret-i insan” yapan özellikler.
İslâm güzel ahlâktır, güzel ahlâkı tamamlamak için insanlığa davettir. “Mü’minlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlâk bakımından en güzel olanıdır.” Öyleyse mükemmele gidiş için hayatın her alanında güzel ahlâk ve adalete muhtacız.
Tehlikenin büyüklüğünü vurgulamak için sık sık hatırl/at/ıyoruz: Ahirzamanın dehşetli bir diliminde yaşıyoruz. Maruf, (şerîatın emrettikleri) ve münker (şerîatın yasakladığı) şeyler yer değiştirmiş sanki. “Zulüm başına adalet külahını geçirmiş.” İnsanî ve imanî değerler alt-üst edilmiş.
ÇAĞ YANGINI
“İstibdâd-ı mutlaka “cumhuriyet” nâmı vermekle, irtidâd-ı mutlakı rejim altına almakla, sefâhet-i mutlaka “medeniyet” ismi vermekle, cebr-i keyfî-i küfrîye “kanun” ismini takmakla hem sizi iğfal, hem hükümeti işgal, hem bizi perişan ederek, hâkimiyet-i İslâmiyeye ve millete ve vatana ecnebi hesabına darbeler vuruyorlar.” (T. Hayat, s. 363)
“Karşımda bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor; içinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor” diye haykıran Bediüzzaman’ın feryadı boşuna değildir. Eskiden yapılan zulümler sadece dünya hayatını mahvederken, inançsızlık yangınları insanın ebedî hayatını mahvediyor. Maddî yangınlar da hayatı çölleştiriyor.
Risale-i Nur tecdit ve tamir hareketi ise; -ki öyledir- onun talebeleri iman hakikatlerini, ahlâkı, hak, hukuk, adalet ve hüriyeti savunmak ve sürekli gündemde tutmak zorundadır.
MÜSBET HAREKET VEYA YANGINLARI SÖNDÜRMEK
Yeni Asya’nın bu konulardaki mücadelesi, ülkede yaşanan yolsuzluk, ahlâksızlık ve hukuksuzlukları ısrarla dile getirmesi bazı kesimleri rahatsız ediyor.
Hak, hukuk, adalet yazılarından rahatsız olan dostlarımız(!) ellerini vicdanlarına koyup söylesinler: Mağdur olan, adalet bekleyen binlerce insan yok mu? Cezaevlerinde kapasiteleri üstünde hükümlü ve tutuklu yok mu?
Halkın seçtiği idarecilerin yerine kayyımlar atanmıyor mu? Her gün onlarca skandala rağmen bir kişi sorumluğu üzerine alıyor mu? Had safhada bir çürümüşlük gözükmüyor mu?
GAZETECİLİK FİKİR VE VİCDAN İŞİDİR
İdeal gazetecilik güçlünün değil, kamunun menfaatini savunur. Gazetecilik esas olarak fikir ve vicdan işidir, propaganda aracı değil.
Para ile, iktidar gücü ile, bağırıp çağırma ile ve en önemlisi yalanla, yani ajitasyon ve propaganda ile fikir üretilemez, kamu vicdanının sesine kulak verilemez. Gerçekler ortaya çıkarılamaz.
Çünkü prensip olarak, yapısı gereği gazetecilik zaten kendiliğinden bir muhalefet mesleğidir. Kalıcı, sürdürülebilir, ilkeli, sağlam gazetecilik, yani bağımsız ve hür bir yayın politikası ancak fikrî ve malî bağımsızlıkla hayata geçebilir. Çünkü ‘Para veren emir de verir.’ Yayın politikasını kendi menfaati yönünde değiştirmek ister.
Yeni Asya’nın yapmaya çalıştığı budur. İman hakikatlerini hiçbir şeye alet etmemek için azamî gayret göstermektedir. Hz. Bediüzzaman’ın ikazını unutmadan:
“Bu zamanda öyle fevkalâde hâkim cereyanlar var ki; her şeyi kendi hesabına aldığı için, farazâ hakiki beklenilen o zât dahi bu zamanda gelse, harekâtını o cereyanlara kaptırmamak için siyaset âlemindeki vaziyetten ferâgat edecek ve hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum.” (K. Lahikası, 59. Mektup)