"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ezel ve ebed salıncağında insan!...

M. Said ZEKİ
19 Kasım 2019, Salı
Bebekleri hepimiz severiz.

Tebessümleri içimizi ısıtır. Baharı ve yemyeşil ağaçların arasında şırıl şırıl akıp giden akarsuları da severiz. Gecelerimizi ışıl ışıl aydınlatan, çeşitli isimler taktığımız yıldızları da...

Bebeğin, anne karnında bir damla sudan, nasıl böyle mükemmel hale geldiğini merak ederiz. Tıpkı tabiatta meydana gelen olayların, yıldızların ve mevcudatın öncesini, sonrasını, nasıl yaratıldığını, olayların iç yüzünü merak ettiğimiz gibi...

Her şeyin bir öncesi ve sonrası olduğu gibi, bir görünen yüzü bir de görünmeyen iç yüzü vardır.

İNSAN ÇEKİRDEĞİ

Severek seyrettiğimiz belgesellerden öğreniyoruz ki; insanın hikâyesi anneden ve babadan alınan ve ancak mikroskopla görebildiğimiz birer parçanın buluşmasıyla başlıyor. Evvela anne karnındaki muazzam bir tezgahta dokuz ay süren işleme ve gelişme faaliyetine tabi tutuluyor.

Karanlık bir ortamda annenin bilemediği, bazılarında haberdar bile olamadığı mucizeler gerçekleşiyor. Sonra tatlı ve minik bir misafir olarak dünyamızı şenlendiriyor. Batın âleminden zahir âlemine çıkıyor.

Çocukluk, gençlik, ihtiyarlık ve nihayet ölümle sahnedeki rolünü bitiriyor. Evet ‘dünya bir sahne’dir. “Bütün dünya bir sahnedir; ve kadın erkek herkes birer oyuncu. Sıraları geldikçe ya girer, ya çıkarlar. Her insan nice roller oynar ömrü boyunca..” (W. Shakespeare). Peki anne karnına düşmeden önce, o insan hangi zaman boyutunda yaşıyordu? Dünyadan ayrılınca hangi zaman boyutuna geçti?

Zahiri; göz, kulak, burun, baş, kollar ve bacaklar gibi mükemmel organlarla süslenirken, iç organları (batını) en gelişmiş fabrikadan daha mükemmeldir. Ayrıca ruhu sevgi, şefkat, merhamet, adalet, vicdan gibi fizikötesi duyu ve duygularla donatılmıştır. Ömür boyu çalışır, öğrenir, sever, sevilir, üretir ve tüm insanlığa katkılar sunar.

Bir ağaç gibi serüvenine bir tohumla başlar; filiz ve fidan olur, meyveler verir. Rolü bitince de bütün hayatı hafızaya ve başka cihazla kaydedilerek tekrar çekirdek olarak toprak altına girer. Gelecek baharda dirilmek üzere.

KÂİNATIN ÇEKİRDEĞİ: BİNG-BANG

Kâinatın evveli de çekirdek olan bir atomun büyük patlamasıyla başladı. Batından zahire çıktı, ağaç oldu. Yıldızlar, galaksiler, gezegenleri meyve verdi. Her galaksi, her yıldız ve her gezegen-dünyamız dahil-en güzel şekilde donatıldı.

Bir balonun şişirdikçe genişlemesi gibi hâlâ meyve vermeye ve büyümeye devam ediyor. Görevini tamamlayınca ‘balon sönmeye başlayacak’. Kâinat büzülüp küçülecek ve bir insan gibi o da ölecek. Başka bir âlemde dirilmek üzere..

KUR’ÂN DER Kİ...

Bütün bunlar ilmi, iradesi ve kudreti sonsuz olan Allah’ın kendisini bildirmek ve tanıttırmak üzere yarattığı eserlerdir. Kur’ân der ki: “O, Evvel ve âhir, zahir ve bâtındır. O her şeyi bilir.“ (Hadid, 57/3)

Yani “O, ilktir (her şeyden önce mevcut olandır) ve sondur (her şey yok olduktan sonra geriye kalacak olandır). Zahirdir (varlığı fillerinin etki ve sonuçlarından bilinendir). Batındır (zâtını hakikati gizli olup duygularla bilinmeyen ve gözlerle görünmeyendir). O, her şeyi en güzel biçimde bilendir.”

HER ‘AN’ ŞİMDİKİ ZAMAN: CARPE DİEM!

Evvel ve Ahir isimleri zamanı, Zahir ve Batın isimleri ise mekânı kuşatır. Evvel ismi; ezel, Âhir ismi; ebed manasındadır. Bediüzzaman Hazretleri ezel kelimesini izah için “ezel, mazi silsilesinin bir ucu değil, mazi, hâl ve istikbali birden tutar, yüksekten bakar bir âyine misaldir” tabirini kullanır.

Bu tariften hareketle ebed içinde “ebed, ati silsilesinin bir sonu değil, ati, hal ve maziyi birden tutar, yüksekten bakar bir ayine misaldir” tabirini kullanabiliriz. Bu durumda ezel ve ebedle irtibatlı nitelikli zaman geçmiş ve geleceği anda toplar.

Zamanın bu yönüne işaret eden Augustinus’u dinleyelim: “Ne gelecek var, ne geçmiş. Geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman diye zamanı üçe ayırmak doğru değil. Belki şöyle diyebiliriz: Geçmiştekilere ilişkin şimdiki zaman, şimdikilere ilişkin şimdiki zaman ve gelecektekilere ilişkin şimdiki zaman.

Okunma Sayısı: 2071
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • halil

    19.11.2019 14:00:59

    Zaman, sadece dünya şartlarında vardır, alem-i berzah ve alem-i ahirette zaman diye bir şey yoktur, ezel ve ebed de aynıdır, her ikisi de aynı şeydir, yani zamansızlıktır, ahir zaman da, "ahiri-z-zaman" da, "zamanın sonu" demektir, diye düşünüyorum!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı