Biz de sevdik, onlar, o şanlı Sahabeler de sevmişti.
Biz sevgimiz uğrunda onlar gibi bedel ödemedik. Kılıç tutmadık, düşmanla yüz yüze gelmedik, kan akıtmadık, kanımız da dökülmedi. Zaten son birkaç asırdan beri cihadın şekli de yöntemi de değişmiş. Bugün bize düşen ilimle, hikmetle ve hakikatle donanıp cihad etmektir.
Abdulaziz Cuveyde isimli Suudlu şâir Peygamber Efendimize (sav) olan muhabbetini, yanındaki ve Ona (sav) yakın olan Sahabeler ile kıyas ederek muhteşem bir şiir ile dile getirmiş. Arapça ve beliğ bir şiiri aynı belâğat seviyesiyle Türkçeye, üstelik şiir tekniğine de uyarak tercüme etmek oldukça zordur. Aslındaki harikulâde mânâlara sadık kalmaya çalışarak ancak bu kadarına muvaffak olabildik.
Sahabe olmak ne demek imiş! Sahabelerin, o seçkin neslin, yoluna ve uğruna her şeylerini fedâ ettikleri Peygamber sevgisini anlatan bu harika, duygulu ve coşkulu şiiri Sahabe mesleğinin âhirzamandaki takipçileri olan Nur Talebelerine takdim ve ithaf ediyorum. Sahabeyi ve onların gayretlerini küçümseyen nâdânlar için kendileriyle sahabeler arasında bir kıyas olsun temennisiyle…
***
BEN SENİ ÇOK SEVDİM YA RESULALLAH
Yüzündeki nûru görmedim, evet doğru,
Bir gün tatlı sesini de işitmedim.
Uğrunda kılıç da kuşanmadım,
Bir gün gözlerimden öfke ateşleri de saçılmadı düşmanlarına!
Uhud’ta ölümüne vuruşmadım,
Bedir’de küffarın yiğitlerini devirmedim.
Seninle hicret edemedim, ensar da olmadım.
Takva azığını taşıyıp mağaranın kapısında da beklemedim.
Ve fakat Ey Allah’ın Peygamberi,
Ey Nebi, Vallahi ben seni çok sevdim.
Aşkının ateşi alev fırtınaları gibi eser kalbimde.
Beni huzuruna alır mısın.
Sevgili(m), Ya Resûlallah,
Beni ve sevgimi kabul eder misin!
Evet, Sana geldim; bu gecikmiş bir geliştir,
Sahiden de çok geç geldim.
Lâkin Sana gelişim hile değil, sahte değil…
İnsan yaşayacağı çağı seçebilseydi eğer,
Asrında olmayı seçer, her şeyimle Sana koşardım.
Ben bu halimle daima şaşkındım.
Ahhh, kimim ki ben o seçkinlerden biri olmak;
Ben ne Sana hizmet ettiğinde Enes,
Sana destek/dayanak olduğunda Ömer,
Seni doğrulayıp tasdik ettiğinde Ebubekir,
Seni koruduğunda Ali,
Sana yardım ettiğinde Osman olmadım.
Ben Hamza da değildim,
İslâm’ı yücelten Amr da, Halid te olmadım.
Ben İslâm’la şereflenmeyi sadece babamdan aldım.
Ben Tekbir’i bir an bile Bilâl’den duymadım;
Vücudum ıssız ve kızgın çöllerde,
Güneşin kavuran sıcağında diri diri yanmadı.
Ne putları devirip yıktım ne küfrün ordularıyla savaştım.
Uğrunda vuruşurken kolum kesilmedi,
Mızrak saplanmadı göğsüme kalbimi delip te yaran.
Ne cephelerde ileri atılan,
Ne de savaşın dehşetinden geride duran olmadım.
Bir gün sancağını taşımadım,
Düşmanın heybetli yiğitleriyle göğüs göğüse gelmedim.
Bir gün şanlı bayrağını kaldırıp dalgalandırmadım.
Ben bunları yapamamış
Ürkek, aciz ve zavallı bir çocuk gibiyim.
Ve fakat, Ya Resûlallah,
(Onlar gibi olamadığıma rağmen)
Ben Seni Allah için, O’nu sevin dediği için
Her şeyimle, bütün kalbimle ve ruhumla seviyorum.
(Beni huzuruna alır mısın,
Beni ve bu sevgimi kabul eder misin!..)
Şiir: Abdulaziz Cuveyde
Tercüme: Mehmet Asıf Işık