Anayasa Mahkemesinin 14 Mayıs’ta TİP Milletvekili olarak seçilen Can Atalay için verdiği “hak ihlali” kararına Yargıtay 3. Ceza Dairesinin kararı “darbe”, “müdahale” diye eleştirilirken iktidar, AYM-Yargıtay arasında “çekişmeye” dönüşen süreci “yeni anayasa”ya çevirmeye çalışıyor.
Yalnız, Cumhur İttifakı yeni anayasa derken anayasayı, partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine “uyum” için yapmayı düşündüğünü gizlemiyor.
Darbecilerin yaptığı 1982 Anayasası’nın baştan sona değişmesi için hep söylenen sivil, hürriyetçi, demokratik bir anayasa pek gündeme getirilmiyor.
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş olmak üzere anayasa konusu devamlı gündemde tutuluyor. TBMM Başkanvekili Bozdağ, “Türkiye’yi bu ‘yamayasadan’ kurtaralım” çağrısı yaparken Meclis Genel Kurulu’nda AKP Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta, “Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay üzerinden yürütülen tartışmalarda Meclise düşen, aslında Türkiye’nin ihtiyacı olan sivil bir anayasayı yapabilmektir” dedikten sonra Anayasa’nın 104. maddesinin “Cumhurbaşkanı ülkede tüm kurumların başıdır ve kurumların uyum içerisinde çalışması noktasında görevlidir” demesi muhalefet milletvekilleri ile “yargıda hakemlik” meselesinin anayasada olup olmadığı tartışmasını çıkardı.
Muhalefet, böyle bir yetkinin olmadığını söylerken Usta’nın, mevcut anayasanın yoruma açık olduğunu, bazı maddeleri herkesin ayrı yorumladığını, bu sebeple yeni anayasa yapılmasının gerektiğini söylemesi, muhalefetten, “Anayasa’nın yaklaşık 5’te 4’ünü AKP değiştirdi, o zaman anlaşılır yapsaydınız” eleştirilerinin gelmesine sebep oldu.
***
EN BÜYÜK YAMAYI KİM YAPTI?
Görüleceği üzere, Anayasa’nın 177 maddesinin 134 maddesini değiştiren AKP’nin, sonuçsuz kalacağını bile bile her sıkıştığında “Yeni Anayasa müjdesi!” vermesi bu konudaki samimiyetini gösteriyor. “Yamayasadan kurtaralım” derken yamayı yapanların bunu söylemesi de enteresan.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde iktidar kanadının sık sık dile getirdiği iki değişiklik teklifinin önümüzdeki günlerde tekrar dillendirileceği anlaşılıyor. Bunlardan birisi Anayasa’nın 24. maddesine, başörtüsüne anayasal güvence getiren hükümler eklenmesi diğeri ise 41. maddesinin, “Ailenin korunması ve çocuk hakları” şeklindeki birinci kenar başlığının, “Ailenin korunması, evlilik birliği ve çocuk hakları” olarak değiştirilmesi… Genel seçimler öncesinde çokça konuşulan bu iki konu 31 Mart’ta yapılacak olan mahalli seçimler öncesinde de yine gündemi meşgul edecek gibi duruyor.
AKP ve MHP daha önce anayasa değişiklik teklifleri hazırlamıştı. MHP tarafından 100 maddelik teklifi AKP’ye sunarken, AKP de 128 maddelik bir teklif hazırladı. Gerçi hazırlıklar ne aşamada bilinmiyor.
***
VEKİL SAYISI REFARUNDUMA YETMİYOR?
Ne var ki, Anayasa gereği, değişiklik 360-400 arası oy ile çıkarsa referanduma gidebiliyor. Referanduma gitmeden değişmesi için de 400 vekilin oyuna ihtiyaç var.
Şu anda AKP’nin 274, MHP’nin 50 milletvekili var. Cumhur İttifakı’nın diğer bileşenlerinin de 9 vekilini katsanız 333 sayısı ancak çıkabiliyor. Yani, referandumlu bir değişiklik için dahi yeterli olmuyor.
Bu durumda referanduma götürülebilmesi için muhalefet partilerinden 70’e yakın vekilin desteğinin alınması gerekiyor ki, bu da şu an için çok zor. Çünkü şu anda muhalefeti oluşturan partiler “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”in gelmesini istiyor.
Bu durum şu atasözünü akla getiriyor: “Amaç üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?”
Yeni bir anayasa yapılmak isteniyorsa, ucube sisteme uyum için değil, bütün kesimlerin üzerinde uzlaşacağı sivil, demokratik ve hürriyetçi bir anayasa yapmaktır. Bu da şu an için mümkün değil…