"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Alimlerin ihtilafı - Neden geri kaldık? (11)

Mehmet Pekel
02 Aralık 2022, Cuma
İslam dünyasının geri kalma sebepleri arasında belki de ilk sırayı alan hususlardan biri de İslam alimleri arasındaki görüş ayrılıklarıdır. İslam alimleri arasındaki ihtilaflar sadece entelektüel görüş farklılıkları olarak görülmemeli.

Çünkü kitlelerin, onların görüşlerinden olumlu ya da olumsuz bir biçimde etkilenmeleri söz konusudur. Hazret-i Peygamber (asm), kendisinden sonra ümmetin 73 fırkaya ayrılacağını haber vermiştir. Bu ayrışmaların alimler üzerinden gerçekleşeceği sır olmasa gerektir. Nitekim haktan sapmış mezheplerden Haricîlik Abdullah bin Vehb, Mutezile mezhebi Vasıl bin Ata, Cebriyecilik Cehm bin Saffan, İsmailiye mezhebinin Nizari kolu Hasan Sabbah tarafından ‘kurulmuş’tur. Bu örnekler çoğaltılabilir.

Alimler arasındaki farklılıkların nasıl yönetilebileceği konusunda Bediüzzaman’ın Münazarat adlı eserinde özetlemeye çalıştığımız son derece önemli tespitler vardır.

Bu farklılıklar, tüm İslam dünyasındaki ana akım görüşlerin temsil edilebildiği genişletilmiş bir şûrâ meclisi çatısı altında, rey-i cumhurun tecellî ettiği görüş ve kanaatlerin paylaşılması ve bunların içselleştirilmesi ile ortak bir paydada buluşabilir. Genel kabulün dışında olan görüşler bir hakka dayanıyorsa, o görüşler serbest bırakılır. İsteyen istediği görüşü tercih edebilir. Bu yöntemle ilmî istibdadın baskısı engellenebildiği gibi, bilimsel özerkliğin de yolu açılır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus şudur: Azınlıkta kalan ve genel kabul görmeyen görüşler sadece görüş sahibinde kalır, bu görüşler tamim edilemez, yayılması için çalışılamaz. Eğer bu usule riayet edilmezse o görüşün taraftar ve mültezimleri o görüşü yaymak için diğer görüşlerin ve görüş sahiplerinin tahribine çalışırlar. Bu çatışma ortamında ortaya çıkan inkâr, gıybet ve diğer olumsuz davranışlar “Barika-ı hakikat müsademe-yi efkârdan doğar”1 (Hakikat şimşekleri fikirlerin çatışmasından doğar) sözünün tam aksi bir tabloyu doğurarak “Şems-i İslamiyetin (İslamiyet güneşi) tecellîsine bir hicap (perde) teşkili”2 tespitini doğrular. Bir diğer önemli nokta da azınlıkta kalan grubun görüşlerindeki hakikatler his, heves ve mizaçlara galip gelmelidir. Aksi takdirde yapılan bütün faaliyetler hislerin ve mizaçların etkisinde kalarak iyilik, güzellik ve hayra değil; ihtilafa hizmet eder.

Nitekim tüm İslam tarihi boyunca ortaya çıkan ilmî ihtilaf ve anlaşmazlıkların bu hususa riayet edilmemesinden kaynaklandığı görülür.

“Ümmetimin ihtilafı rahmettir.”3 hadis-i şerifini Bediüzzaman “müsbet ihtilaf”4 şeklinde yorumlar. Bir başka ifade ile de vesilelerde, araçlarda ihtilaf ama hedefte ittifak Müslümanların başarıları için şarttır. Yine bir başka değerlendirmede “Mesâlikte [mesleklerde] ve meşreplerde ittihad mümkün olmadığı gibi, caiz de değildir. Zira taklit yolunu açar ve ‘Neme lazım, başkası düşünsün’ sözünü de söylettirir” ifadesi ile bir başka gerçeğe işaret etmiştir.

“Bir fikre davet cumhur-u ulemanın (alimler topluluğu) kabulüne vâbestedir (bağlı), yoksa davet bidattır, reddedilir”6 sözü de fikrî kargaşaya engel olmak amacına matuftur.

“Bu zamanın en büyük bir farz vazifesi İttihad-ı İslamdır”7 değerlendirmesi, başta İslam alimleri için bir ihtar mahiyetindedir. Alimlerin ittihad edemediği bir ortamda avamın ve Ehl-i İslam’ın ittihadı mümkün olabilir mi? Bayramları farklı günlerde kutlayan, ilmin izzeti için dik duramayan ulemanın İslâmın ittihadı için ittifak edebilmelerini beklemek acaba muhali talep etmek midir?

Sonuç olarak ayırım yapmadan, tüm Müslümanları temsil kabiliyetine haiz bir alimler meclisinin ihdası ve o meclisin çalışma sisteminin de Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu görüşlere uygun olarak hazırlanması gerekir.

Aksi halde “İttihad-ı İslam” tesis edilmeyecek ve geri kalmanın getirdiği tüm olumsuzluklar bütün yakıcılığı ile devam edecektir.

Dipnotlar:

1- Namık Kemal

2- Münazarat, s. 285

3- Hadis-i Şerif, İmam-ı Beyhakî

4- Mektubat, 22. Mektub

5- ESDE, s. 75

6- ESDE, s. 607

7- ESDE, s. 57

Okunma Sayısı: 1809
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Yılmazcan

    3.12.2022 05:15:21

    Değerli çalışmalarınızı tebrik ediyorum. Bir nev'i "şerh" olan yazılarınızın devamına muvaffak olmanızı temenni ve niyaz ederim.

  • S.Yaprak

    2.12.2022 23:27:44

    Avrupa’da yıllar öncesine kadar Arap kökenli bir grup resmi makamlarca muhatap kabul ediliyordu fakat meslek ve meşreplerin farklılıkları gözetilerek bir istişare zemini oluşturuldu ve heyetin kararları esas alınmaya başlandı. İlk olarak Avusturya bunu haya geçirdi. Öyle zannediyorum ki aynı uygulama tüm İslam ülkelerinde de mecburiyet haline geldi.

  • S.Yaprak

    2.12.2022 23:26:09

    Bazı eşhas tarafından fitilleri ateşlenen fikri ihtilaflar; bu zatların hayatta olmadıkları düşünüldüğünde, ancak bir istişare zeminiyle ittifaka dönüştürülebilir. Aynı çatı altında olmadan, vazife taksimi yapılarak da ittifak mümkündür.

  • İbrahim Ersoylu

    2.12.2022 23:05:51

    Güzel ve hakikata ayna olan bir yazı. Tebrikler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı