Kalkan cenazelerden ve kabristanlardan da gördüğümüz gibi kimse bu dünyada uzun süre tutulmuyor. Her gelen bir müddet konaklayıp gidiyor. “Ebedî yolculuğuna uğurlandı” diyorlar arkasından. Madem az bir süre kalıp uzun bir yolculuğa çıkıyoruz, bu önemli yolculuk için hazırlığımız var mı? Dünyada bile bir şehirden bir şehre, veya başka ülkeye giderken çantasız, parasız, kartsız, biletsiz yola çıkamayız. Perişan ve pişman oluruz. Kur’ân-ı Kerîm “‘Keşke’ der, ‘Şu ebedî hayatım için bir hazırlık yapmış olsaydım!’” (Fecr Sûresi 24) ve buna benzer âyetlerle o gün yaşanacak olan hüsran ve üzüntüyü şimdiden haber vermiş, bizleri ikaz etmiştir.

Öyle ise, önümüzde bizi bekleyen kabir, mahşer, mahkeme, mizan, Sırat, Cennet, Cehennem gibi menzillere karşı, selâmetle bu yolculukları geçip Cennete ulaşabilmek için bir hazırlığımız, yeterli azığımız var mı? Bu hazırlık ve azık, öncelikle Cenab-ı Hakk’ı tanımak, bilmek, emirlerine itaat etmektir. Kur’ân’ı okumak, dinlemek, mânâlarını anlamak, namazları kılmak, günahlardan uzak durmak, orucu tutmak, zekât ve sadâka vermektir. Bunların terki ya da ihmali ahirette perişan ve pişman bıraktığı gibi dünyada dahi musîbetlerin ve sıkıntıların celbine sebeptir. Bunun örnekleri, Kur’ân’ın parlak bir tefsiri olan Risale-i Nur’da ifade edilmektedir.

Ahiretimizi kazanmak için bir mezra olan bu dünyada yaşadığımız ömür içinde mübarek aylar ve geceler gibi, sermayemizi kat kat arttırabilme fırsatlarının verildiği özel zamanlar vardır. Yine böyle bir hasılat zamanı olan üç ayların içerisinde bulunuyoruz. Bu kıymetli zamanlar bizim manevî ömrümüzü uzatmaktadır. İbadetlerle ve hayırlı işlerle değerlendirildiğinde normal zamanda bir sevabın karşılığı on ise, Recep ayında yüzden fazla, Şaban ayında üçyüzden fazla, Ramazan ayında bine ve Cuma gecelerinde binlere, Kadir Gecesi’nde ise otuz binlere çıktığı müjdesi vardır. Böylece bu fırsat ve hasılat zamanlarının iyi değerlendirilmesi de “seksen sene bir ömrü” iman ehline temin eder.

Velhasıl hem yaşadığımız her gün ve her nefes, hem de içinde bulunduğumuz bu mübarek aylar, ahiret azığımızı ve hazırlıklarımızı temin noktasında altın fırsatlardır. İyilik ve hayır adına zerre miktar da olsa yapılanlar, belki incir çekirdekleri misali çoğalarak ahirete gitmektedir. Ahirette bizi kurtaracak olan da hayırlı amellerimizdir. Yoksa sırf dünya için yapılan çalışmalar, faydasız ilimler, maleyani işler değildir. Zenginlik, şöhret, kariyer, fakülte diplomaları orada geçersizdir. “Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme” (Mesnevî-i Nuriye)