Gazze’nin işgalinde, İsrail’in yanında yer alan Almanya’ya hem ülke içinden, hem de uluslararası kamuoyundan tepkiler geliyor.
Ancak Gazze’de işgalle birlikte “soykırım, etnik temizlik ve sömürgeleştirme” politikaları izleyen İsrail’e verdiği desteğin kökenleri Almanya’nın geçmişinde aranmaktadır.
Sömürgecilik ve “Holokost geçmişindeki suçluluk duygusundan değil, her iki politikasını “normalleştirme ve göreceleştirme ihtiyacı hisseden” Almanya, Gazze’nin işgalinde İsrail’in tarafında bulunuyor. İsrail’in Gazze/Filistinlilere uyguladığı soykırım, Almanya’nın geçmişindeki Holokost’a benzerlik gösteriyor. Dolayısıyla “İsrail’in Holokost’unu gerekli bir meşru müdafaa eylemi şeklinde desteklemek, Almanya’nın kendi sömürgecilik ve Holokostları için ortaya attığı iddialara tutunmasını sağlıyor.” Almanya, muhtemelen İsrail’in soykırımını “normal, haklı ve kaçınılmazmış gibi gösterme” çabasında. Çünkü bunu kendi geçmişinde yaptı.
“Almanya 1904-1907 yılları arasında sömürgeleştirdiği Namibya’da yerli Herero halkının yüzde 80’ini ve Nama kabilesinin yüzde 50’sini öldürmesiyle henüz yüzleşmedi. Almanya, İkinci Dünya Savaşı’nda sadece Yahudilere değil, aynı zamanda “Romanlara da soykırım uyguladı.” Fakat Auschwitz’te her yıl 27 Ocak’ta Nazi Holokost’unu hatırlayan Almanya, Roman soykırımıyla hâlen yüzleşmedi. Bununla birlikte Holokost’un yıl dönümleri, Almanya’yı Afrika’da yerlilere ve Avrupa’da Romanlara karşı işlediği suçların sorumluluğundan kurtarmaz.
Almanya’nın “Vergangenheitsbewältigung’u yani geçmişin suçlarıyla yüzleşmek için gösterilen ahlâkî ve politik çabası” Hererolar, Namalar, Romanlar ve Nasyonel Sosyalizm geçmişi için pratiğe dönüştürülmedi.
Diğer taraftan Alman Şansölyesi Prens Bernhard von Bülow’un 29 Mart 1909’da Reichstag'taki (Meclis Binası) konuşmasında ortaya attığı “Nibelungentreue”/sadakat kavram mevcut. Aslında Prens von Bülow, bu kavramı “Almanya ve Avusturya-Macaristan’ın birbirlerine müttefiklik sadakatini vurgulamak için kullanmıştı.” Bugün ise, Almanya’nın “Nibelungentreue” politikası, Filistinlilerin soykırıma varan ölümlerine yol açan İsrail’e verdiği destek olsa gerek.
Çünkü Nikaragua’nın, Almanya’dan 08 Nisan 2024’te Uluslararası Adalet Divanı (UAD)’nın oturumunda, “Gazze’de Hamas’a karşı yürütülen savaş sebebiyle İsrail’e askerî teçhizat tedarikini durdurması talebi”, Alman UAD temsilcisi Tania von Uslar-Gleichen tarafından “büyük ölçüde çarpıtılmış” şeklinde nitelendi. UAD’de von Uslar-Gleichen “İsrail’in güvenliğinin Almanya dış politikasının merkezinde olmasının sebebi tarihimizdir” sözleri, Berlin’in Tel-Aviv’e desteğinin arka planının itirafıydı.
İsrail 2023’te askerî teçhizatının yaklaşık yüzde 30’unu Almanya’dan aldı. Bu, toplamda 300 milyon Avro’yu bulmaktadır. Böylece Almanya, İsrail’e siyasî, diplomatik, ekonomik, askerî, vb. destekler veriyor. Aynı zamanda teçhizat satımından da yüklü miktarda para kazanıyor. Ancak zikredilen destekleriyle Almanya’nın Ortadoğu’daki arabuluculuk ihtimali yok denecek kadar az.
Ayrıca Almanya’da Haziran 2024’te yeni vatandaşlık yasası hakkında tartışmalar yaşandı. Olaf Scholz’un başbakanlığı döneminde yeni yasanın muhtevasında “Yahudilik, Almanya’daki Yahudi yaşantısıyla ilgili sorular ve İsrail devletinin var olma hakkına dair açık beyanın gerekeceği” mevcuttu. Almanya Parlamentosu’nda 6 Kasım 2024’te “Bir Daha Asla Şimdi Değil, Almanya’daki Yahudi Hayatını Koruyun, Güçlendirin ve Muhafaza Edin” başlığıyla Antisemitizm önergesi de sunuldu.” Yani Almanya’nın sömürgeci ve Nasyonel Sosyalizm’i bırakarak, kendi içinde bile İsrail’i desteklemesi, kendi tarihiyle hesaplaşması anlamına gelmiyor.
Ama “Auschwitz’teki törenler, tarihiyle yüzleşmiş gibi davranan Almanya’yı” İsrail’in kayıtsız-şartsız destekçisi hâline getirmiştir. Yine de “Almanya’nın Holokost suçu, İsrail Siyonizmine ve işgaline destek vermeyi haklı çıkarmaz.”
ABD’li yazar William Faulkner’in “Geçmiş asla ölmez. Hatta geçmiş bile değildir” cümlesi, Almanya’nın, Gazze’yi işgal eden İsrail’e desteğini en iyi şekilde özetliyor.