"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hicretin sürekliliği

Mikail YAPRAK
12 Ağustos 2021, Perşembe
Bugün, Hicrî 1443’ün dördüncü günündeyiz. Aslında, hicrî takvimin başlangıcı olarak, Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz’in hicreti esas alınmakla beraber hicrette süreklilik vardır.

Abdullah İbni Amr İbni’l Âs (ra)’dan rivayet olunur ki, Nebî (asm) şöyle buyurdu: “Hicret iki türlüdür. Birincisi, kötülüklerden hicret. Diğeri, Allah ve Resûlü’ne hicrettir. Hicret, tevbe kabul olunduğu sürece sona ermez. Tevbe de güneş batıdan doğuncaya kadar makbûldür..” 

Geniş ve kapsamlı mânası itibariyle, enfüsî ve afakî, her zaman ve her mekânda hicret cereyan eder. 

Esfel-i safiline düşmeye ve âlây-ı İlliyyine yükselmeye müsait ve müstaid yaratılan insanın, insaniyet seyrindeki tedenniyat ve terakkiyatında da “hicretler” vardır. İlim ve tefekkürdeki yükselişler ve “intikaller” de bir nevî hicrettirler. 

Üstâd Bediüzzaman’ın Birinci Saîd’den İkinci Saîd’e ve İkinci Saîd’den Üçüncü Saîd’e intikali de ulvî, fikrî ve manevî hicretlerdir, denilebilir.. 

Muharrem ayının ilk günü demek, yeni bir Hicrî yıla giriş demektir. Hicrî yıl deyip de hicreti hatırlamamak mümkün mü? 

Peygamber Efendimizi (asm), onun yol arkadaşı Hz. Ebubekir’i (ra) ve onlardan önce Medine’ye göç eden sahabeleri, onlardan da önce Habeşistan’a göç eden sahabeleri; okuduğumuz ve idrak ettiğimiz kadarıyla, hemen hatırlarız..

Başlangıç olarak Mekke’den Medine’ye hicreti esas alan Hicrî Takvim’in, Hz. Ömer’in hilâfeti zamanında kabul edildiği dahil, hicretle alâkalı bilgilerimizi tazeleriz.

Sevr Dağı’nı, Hira Mağarası’nı, Allah’ın iki sevgili yolcusunu, örümcek ve güvercin mu’cizelerini, onların izini süren Süraka’nın başına gelenleri ibretle yad eder, imanımızı güçlendiririz. 

Bilhassa Resûlullah’ın (asm) Medineliler tarafından “Veda tepelerinden” nidalarıyla karşılanma tablosunu nazarımızda ve zihnimizde canlandırmaya çalışırız. 

Tarihteki ve takvimdeki mânası, yeri ve zamanı itibariyle Hicret; ancak Resul-ü Ekrem Efendimizin (asm) Mekke’den Medine’ye hicreti ve orasını şereflendirmesiyle kemâline ermiş, zirveye ulaşmıştır..

AVRUPA’YA KAÇIŞLAR.. 

Küfür ve şirk diyarından İslâm diyarına yapılan göçler gibi; korku ve dehşet ortamından emniyet ve güven ortamına kaçışlar da “hicret” kavramına dahildirler. 

Afganistan’dan, Suriye’den, Irak’tan ve terör ortamlarından zaman zaman kaçanlar gibi.. 

Ne gariptir ki, şanlı bir tarihin mirasına sahip bir Türkiye’de, inançlarına uygun yaşayışları sebebiyle eğitim hakları ellerinden alınan bazı gençler de, güvenli ve “özgür” ortamı  bir zamanlar Viyana’da bulmuşlardı. 

Avrupa’da yaşayan Müslümanlara gelince; Avrupa’nın asıl yerlisi olmayan herkes, Avrupalı nazarında “göçmen”dir. Yani “muhacir”! Bu muhacirlerin hemen tamamı, farklı sebeplerin tahrikiyle; hayat şartları, geçim meselesi, meslekî kariyer, eğitim, evlilik, akrabalık bağları, aile birleşimi vesaire derken kendilerini burada bulmuşlardır. Çoğunun düşünmeye ve niyet etmeye vakitleri bile olmamıştır. Niyet ise önemlidir. Zira “ameller niyetlere göredir”. 

Aslında aslolan Müslümanların Avrupa’daki yaşayışıdır. İslâma uygun bir hayat modelini benimseyenler, iman ve İslâm’ın gereklerini ifade ve yaşayışlarıyla ortaya koyanlar, ister istemez kendilerini İ’lây-ı Kelimetullah vazifesi içinde bulmuş oluyorlar. Buraya geliş niyetleri ne olursa olsun, cemaat şuuru ve birliktelik sırrıyla dinî vecibelerini ifa etmeye ve manevî sorumluluklarını idrak etmeye çalıştıkları ve “tashih-i niyet” ettikleri takdirde, hâdisin müjdesine mazhar olurlar, inşaallah.

Yani “Buraya geliş sebebim ne olursa olsun, Allah’ın rızasına uygun yaşamak ve bu yolda gayret sarfetmek asıl vazifem olmalıdır. Demek ki, beni benden daha iyi bilen Bir’i beni bu yola sevk etmiştir, ben farkında olmadan üzerime hayırlı vazifeler yüklemiştir. Öyleyse buna liyakatımı göstermeliyim.” 

İşte bu “tashih-i niyet” dahi bir yöneliştir; gafletten uyanışa, dünyevîlikten uhrevîliğe, maddeden mânaya bir hicrettir. 

YENİDEN YÖNELİŞ DE BİR HİCRETTİR 

Aslında İslâm adına yapılan bütün hizmetler ve yolculuklar, günümüz Müslümanlarına hicret sevabı kazandırdığına dair çok rivayetler vardır. 

“Fitneler etrafı sardığı bir zamanda ibadete yönelen bir kimse sanki bana hicret etmiş gibidir.” 1 

“Asıl muhacir, Allah’ın nehyettiği şeyleri terk edendir.” 2 

Abdullah bin Ömer’in (ra) bir rivayeti de; kendi anayurtlarından uzaklarda, dünyanın çeşitli ülkelerinde mekân tutan ve oraların şartları elverdiği ölçüde İslâm’ı yaşamaya çalışan Müslümanları yakından ilgilendiriyor. 

Rivayet şöyledir:

“Resûlullah (asm) şöyle buyurdular: ‘İslâm garip başladı, başladığı gibi garip olacaktır. 

O gariplere ne mutlu!’ Soruldu ki: ‘Yâ Resûlallah, o garipler kimlerdir?’ 

Şöyle cevap verdiler: 

‘Kabilelerinden, yurtlarından ayrılanlardır.” 3 

Müjde yüklü bir hadis-i şerif de şöyledir: “Her kim diniyle bir yerden bir yere hicret ederse, gittiği yer bir karış yer de olsa, Cennet’te İbrahim ve Muhammed (asm) onun arkadaşı olur.” 4 

VE 15  TEMMUZ.. 

Ve.. Türkiye'yi 15 Temmuz'a götüren global ve sözüm ona "milli" fitneler ve akabinde süregelen kaçışlar!..

"Ne sen sor ne de ben söyleyeyim", tam da buraya uyan bir deyim olsa gerektir.

Ve sürekliliği olan hicret kavramına dair ifadelerimiz, geçerliliği geçmeyen beyanlardır. Hâla karanlıkta kalan ve kasten aydınlatılmamış olan 15 Temmuz'un masum ve mağdurlarının durumlarının da "hicret" kavramında mütalaası, zulme maruz kalanları kapsar, gerçekten fail olanları değil. 

Zaten Yeni Asya bu husustaki detaylı açıklamasını yazmıştır ve bu açıklama gazetenin internet portalinde her gün karşınıza çıkıyor. Bilgisini tazelemek isteyenler oradan okuyabilir. 

Hicrî 1443''ün İslâm ve insanlık dünyasına hayırlar getirmesi duâsıyla hicrî yeni yılınızı tebrik ediyoruz.

Dipnotlar:

1- bkz. Tirmizî, Fiten, 31/2201; İbn-i Mâce, Fiten, 14.

2- Müslim.

3- el-Cami‘ li Ahkâmil-Kur’ân IV.

4- Keşşaf ve Kurtubi Tefsiri.

Okunma Sayısı: 2108
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İsmail Atak Cebecili

    13.8.2021 13:59:56

    VİYANA ve Zulümden kaçışlar kabül. Ama, Afganistan’dan, Suriye’den, Irak’tan kaçışlar, düşünülmeli. Müsbet hareket, dahilde silah kullanılmaması, fitneye, anarşiye alet olunmaması; üzerinde düşünülmesi gereken hususlar olsa gerek.

  • Ali TAM

    12.8.2021 14:27:57

    Ahir Zamanda Zalimler ve Mazlumlar EKSIK OLMAYACAK! 365 gün 6 saatin bir saati bile müstesna olamiyacak! Esfeli Safilin DEREKESINDEKI insan BARIS, HÜRRIYET, ADALET, HUZUR icinde 1 saat yasayamaz.

  • Ali TAM

    12.8.2021 14:23:27

    "güneş batıdan doğunca." Dünya Günese tabi oldugundan Günes oldugu yerde kalip Dünya'ya bir büyük cicim carparak KUTUPLARIN DEGISMESI neticesinde Günesin BATI dan doguyor gözükmesi tabirinin 1450 küsür sene öncesinin insanlarindan buyana öyle bilinmesi artik degismez.

  • Ali TAM

    12.8.2021 14:17:41

    10 Hicri sene sonra 1453!

  • Halil İbrahim Karahan

    12.8.2021 03:39:09

    Allah razı olsun

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı