"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hasan Hüseyin Ateş ve Bediüzzaman

Misbah ERATİLLA
09 Ocak 2022, Pazar
Bediüzzaman, Denizli mahkemesinin verdiği beraat kararından sonra bir müddet Denizli’de bekletilir.

Daha sonra yeni sürgün yeri Emirdağ’a gönderilir. Bu defa işi sıkı tutan gizli düşmanları halkın arasına korku verip ona yaklaşmak isteyenleri uzaklaştırmayı denerler. Daha sonra akla hayale gelmez iftiralar atarak ona maddî ve manevî baskılara devam ederler. Bediüzzaman’ın dünya ile ilişkisini kesmek için kapısını dışardan kilitleyince Bediüzzaman da kapısını içerden kilitler. Bu da yetmezmiş gibi iki sivil polis de kapısında bekletilir. Böylece tam tecrit içerisinde talebeleriyle bağını koparıp risalelerin ihtiyaç duyan gönüllere ulaşılmasını engellemeye çalıştılar. Talebeleri ise bu tecriti kırmak için yeni yollar aramaya başladılar.

Bediüzzaman’ın Emirdağ’da oturduğu Horonsan tipi kerpiçten evi çift cepheliydi. Bir tarafı Bolvadin yoluna; diğer tarafı da uzun çarşıya bakardı. Bediüzzaman evin üst katında kalıyordu. Alt kattan üst kata ahşap merdivenle çıkılırdı. Evin kapısı ise Bolvadin Caddesi tarafına açılırdı. Uzunçarşı tarafından kapısı yoktu, pencereleri vardı. Evin pencereleri hafif cumbalıydı. Oradan hem hükümet konağı hem de Bolvadin Caddesi gözükürdü. Ev ise Durmuş Ağa’ya aitti. Bediüzzaman’ın evine bitişik dükkânın sahibi Sabri Ateş’ti. Emirdağlılar tarafından “Ateşoğlu” lâkabıyla anılırdı. Sabri, dükkânında yün dokuma ipliklerini kök boya ile boyardı. Sabri Ateş’in dört oğlundan biri olan Hasan Hüseyin, dükkânda sürekli babasına yardım ederdi. 14-15 yaşlarında olan Hasan Hüseyin daima Bediüzzaman’ın hizmetinde bulunur en sıkıntılı zamanlarda onun yardımına koşardı.

Talebeler Bediüzzaman’a kurulan tecriti kırmak için Sabri Ateş’in alt kattaki dükkân duvarından üç beş kerpiç çıkararak duvarda bir delik açar ve Risaleleri o küçücük delikten dünyaya yaymaya devam ettiler. Talebeler ile Sabri Ateş anlaşarak Bediüzzaman’ın evine bitişik boyacı dükkânına, boyanacak ipler heybelere konularak altlarına da tashih edilecek risaleleri yerleştirmeye karar verdiler. Duvardan çekilen kerpiçlerle risaleler Bediüzzaman’a verildi. Kitaplar tashih edildikten sonra yine heybelere konarak boyanmış iplerin altına konularak dükkândan çıkarılarak söylenen adreslere Nur postacıları aracılığıyla gönderilirdi. Boyacı dükkânın hemen girişinin sağ tarafında iplerin boyandığı bir tezgâh vardı. Sol tarafta odun ateşiyle ısıtılan ve iplerin içine konduğu büyük kazanlar ve biraz ileride büro amacıyla kullanılan kapalı bir alan vardı. Ayrıca boyanan iplerin kurutulmak için asıldığı yerin hemen yanındaki duvarından kerpiçler çıkarılırdı. İşte Bediüzzaman’ın evi ile irtibat sağlanan yer tam burasıdır. Bu zor zamanda Hasan Hüseyin Ateş, babasıyla ateşten gömleği giyerek topyekûn tecrite karşı korkmadan cesaretle risalelerin dünya ile buluşmasını sağlamışlardır.

Sonraki yıllar Hasan Hüseyin büyüdü ve askere gitti. Askerlikte şoförlüğü öğrendi. Teskere dönüşünde babası ona bir taksi aldı. Baskıların azaldığı bu yıllarda Hasan Hüseyin, Bediüzzaman’ı havadar yerlere götürmeye başladı. Bediüzzaman da ona hizmeti karşılığında bazen 25 kuruş bazen de 15 kuruş verirdi. Hasan Hüseyin, o paraları alır ve bereket getirir diye saklardı.

Bir gün Hasan Hüseyin’in annesi başına ağır bir darbe alır. Bu darbe sonucu gözlerinde kıvılcımlar çakar ve sürekli bir baş dönmesi ile karşı karşıya kalır. Bu ağrıları yaklaşık bir yıl kadar devam eder. Doktora götürmelerine rağmen bir çare bulamazlar. Sonunda annesinin isteğiyle Hasan Hüseyin’in babası durumu Bediüzzaman’a anlatır ve ondan duâ ister. Bediüzzaman, “Allah şifasını versin, kaygısız ol sen!” dedikten birkaç gün sonra Hasan Hüseyin’in annesinin rahatsızlığı geçer ve iyileşir.

Bediüzzaman, Emirdağ’a son gelişinde taksiyle Hasan Hüseyin’in dükkânının önünde durur. Hasan Hüseyin koşarak yanına gider ve onun elini öper. Bediüzzaman, “Hasan çok hastayım bana duâ et!” dedikten sonra Emirdağ’dan ayrılır. Hasan, Bediüzzaman’ın daha sonra Urfa’ya gittiğini duyar ve vefat haberini alır almaz Urfa’ya gidip Bediüzzaman’ı son yolculuğuna uğurlayanların arasında yer alır.

Hasan Hüseyin Ateş, ömrünün sonuna kadar Bediüzzaman ve Risale-i Nurlar’a bağlı bir hayat sürmüştür. 1929 senesinde Emirdağ’da doğan Hasan Hüseyin Ateş, 20 Ekim 2006 tarihinde Emirdağ’da vefat etmiştir.

Kaynak:

Ömer Özcan-Ağabeyler Anlatıyor-5

Okunma Sayısı: 2434
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Emin Bozkuş

    9.1.2022 13:15:53

    Maşallah..

  • ihsan

    9.1.2022 11:16:17

    Allah razı olsun Hocam.

  • Ali

    9.1.2022 10:00:35

    Böyle yer zaman isim tarih ve kişili anlatımların zamanı çoktan geldi ve geçiyor. Sağolasın müdürümm.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı