Sıcak yatağımda uyurken üzerime bir bardak soğuk su dökülmüş gibi babamın “kalk” sesiyle sıçrayarak uyandım.
Uyku sersemliğiyle babamla göz göze geldiğimde içim, bağ bozumu kadar dağınıktı. Başım o kadar ağrıyordu ki sanki içinde davullar çalınıyordu. Yatağımdan doğrulurken babam kapıda bakışlarıyla ok atar gibi yataktan kalkmamı bekliyordu. Yatağımdan kalktım ve okula gitmek üzere çabucak giyindim.
Babamla bu ay ilk defa aramızda bir diyalog olmuştu ve bana “kalk” demişti. Onunla bir arada kaldığımda her seferinde sıkıntı yaşadım. Üzerime uydurulmuş bir suç yapıştırır diye onunla aynı ortamda kalmaktan korktuğumdan aramızdaki kapıları hep kapalı tuttum. Bir ihtiyacım olduğunda anneme koştum. Annem aramızda elçi olmaktan yorulmuş olacak ki bana “Baban bana kızıyor ne isteyecekse benden istesin diyor!” deyince anneme “Ben ondan bir şey istemem!” diyerek o kapıyı da kapattım. Annem aramızda kalmanın ezikliğiyle gözlerinden akan gözyaşını görünce bir daha anneme de ihtiyacımı söylemedim.
Babama sınıfta hemen herkesin giydiği spor ayakkabıyı almasını hiç söyleyemedim. Babam istemiyor diye saçlarımı istediğim gibi hiçbir zaman kestiremedim. Evimizde her şey babamın istediği gibi oluyordu. İtiraz etmek, böyle olmaz demek babanın saltanatına karşı gelmek olduğundan disiplin adı altında stresli ve zor bir hayatı yaşamaya mecbur oluyordum. Bazen babama karşı yüreğim yumuşuyor kendi kendime “Babamdır bir şey olmaz” diye kafamda ona karşı küçücük bir ışık parlıyordu. Evdeki “dediğim dedik” tavrı kimsede huzur bırakmamıştı. Bundan en çok nasiplenen de annem oluyordu. Babamın ısrarla sürdürdüğü katı kuralları bize her an bir felâket yaşayacakmışız hissi veriyordu. Ona itaatten başka bir şansımız yoktu. Söylediği şey yapılmadığı zaman başımıza kıyameti kopartırdı. İlkokuldan lise ikinci sınıfa kadar her yıl çok sayıda aferin, teşekkür ve takdir belgelerini almama rağmen Allah’ın bir günü beni kucaklayarak “Seninle gurur duyuyorum!” demedi. Hâlbuki sınıftaki sıra arkadaşımın notları ve ders durumu benden çok kötü olmasına rağmen babası ile yakınlığını duyduğumda yüreğimdeki yangını tarif edemem. Diğer bir arkadaşımın babası ise ona “Evlâdım iyi not alman önemli değil, önemli olan senin sağlığın ve iyi olmandır. Anlamadığın bir konu varsa sana bir öğretmen tutayım yeter ki kendini iyi hisset” dediğini duyunca aldığım yüksek notların babamın nazarında bir değeri olmadığını anlıyordum.
Bazen babamın beni fırçalamak için fırsat kolladığını hissediyordum. Bana güvenmediğini ve her davranışıma şüpheyle baktığını da davranışlarından anlıyordum. Bir dedektif gibi her şeyimi kurcalıyordu. Yeni bir şey yapmaya kalktığımda “Başkası ne der” korkusu beni hep engellerdi. Bir hata yapmayayım
diye elim ayağım birbirine dolanıyordu. Babam yaptıklarımı kurcalayınca ben de kurtarıcı simit olarak yalana sarılıyordum. Babam kendini hatasız ve kusursuz görüyordu. Koyduğu kuralların çoğuna kendisi de uymuyordu.
Bir gün büyüdüğümü zannederek cesaretimi topladım ve babamın karşısına dikildim ona “Uymamızı istediğin kurallara sen niye uymuyorsun?” dediğimde bir aya yakın ondan işitmediğim lâf kalmadı. Saygısızlığım, kötü evlât oluşum, iyilikten anlamadığım tarzda lâflar ederek kişiliğime hakaretler etti. “Babaya böyle şeyler söylenir mi?” diye uzun süre hiçbirimizle ne oturdu ne de konuştu. Korku aklımı ve cesaretimi bağladı. İçimdeki bir ses sürekli bana “Dikkatli ol, yanlış yaparsan babanın hakaretlerine hazır ol!” diye kendime güvenmeyen biri olarak büyüdüm.
Fırtınalı ve stresli yıllardan sonra nihayet okulum bitti. Göreve başladıktan kısa bir süre sonra evlendim. İlk çocuğum olduğunda çocukluğum ve gençlik yıllarında yaşadıklarım bir sinema filmi gibi gözlerimin önünde canlandı. Boğulur gibi oldum. Gayrî ihtiyarî ayağa kalktım ve delik deşik olmuş geçmişim canımı acıttı. O can acısıyla bir müddet dalından düşmüş bir yaprak gibi sokak sokak dolandım. Kaç saat dolandığımı hatırlamıyordum. Bir köşe başında durdum ve kendi kendime “Bundan sonra ne babamı ne de geçmişini değiştirebilirim. Ama yaşadıklarımı çocuğumun yaşamamasını sağlayabilirim” diye kendimi ikna edince yüreğime bir ümit ışığının parıldadığını hissettim. İyi bir baba olmak için ne yapmalıyım diye çıktığım yolda önce kitapçıları gezdim. Sorumun cevabını bulmak için iyi baba nasıl olur? diye “çocuğu tanımak” ile ilgili kitaplar aldım ve okumaya başladım. Babamın yanlışlarını yapmamak için kuyumcu titizliğiyle çocuğumu günbegün incitmeden tanımaya ve hayata hazırlamaya çalıştım. Çocuğum yaşadıklarımı yaşamasın diye her gün biraz daha okuyarak ona yakın olmak için çabalıyorum.