Ordu’nun bu yiğit evlâdıyla 1980 yılı başında dil okulu için Kral Abdülaziz Üniversitesi’ne Mekke-i Mükerreme’ye gittiğimizde tanışmıştık. Kendisi o zaman Mekke’de Hilâl-i Ahmer’de (Kızılay) sağlık memuru olarak çalışıyordu.
Cuma günü olduğunda hemen her Cuma Hareme-i Şerif’in en büyük kapısı olan Abdülaziz Kapısından girişteki ilk merdivenlerden aşağı inince hemen sol kolda büyük direğin önünde ‘mataf’a açık, tam da Kâbe-i Muazzama’yı bütün ihtişamıyla müşahede ettiğimiz o mübarek mahalde, namazdan evvel Kur’ân-ı Kerîm ve duâlar okur, sonra Cuma namazını eda eder bilâhare de Nur Risaleleri’nden dersler okurduk. Zira o mekânı Bekir Berk Abi seçmişti ve hemen hemen her Cuma namazlardan bir saat evvelinde oraya gelir Mekke ve Cidde’den müşterek dostlarımızla birlikte Cumayı kılardık.
Alaaddin Abimiz de bembeyaz entarisiyle orada Cuma dersi müdavimleri arasında bulunurdu. Evi, Harem-i Şerif’in çok yakınında idi ve bizleri birkaç kişi; başta Bekir Ağabey olmak üzere evine yemeğe dâvet ederdi. Birkaç defa bu dâvetlere iştirak ederek hem kendisinin hem de Nur Risaleleri’nin efsane avukatı ve unutulmaz ismi Bekir Berk Ağabeyin maziye ait hatıralarını dinlemiştik. Alaaddin Abi umumiyetle hanımı Türkistan asıllı olduğu için ‘Buhara pilavı’ ikram ederdi. Ki bu Buhara pilavının tadı hâlâ damaklarımızdadır.
Bu vesile ile Alaaddin Abinin askeriyede astsubay olarak görev yaparken 1960 menfur darbesiyle maalesef ordudan uzaklaştırıldığını öğreniyorduk. Her zaman bir sebep ve bahane bulunarak yapılan bu icraatlar o zaman da irticaî sebepler ya da irticaî faaliyetler iddiasıyla yapılıyordu. Neyse o irticaî sebep ya da faaliyetler! Böyle bir bahane ile Alaaddin Abi de askeriyeden atılmış!
Darbeciler o zamanki adıyla Millî Birlik Komitesi, bir gecede binlerce subay ve astsubayı ordudan uzaklaştırmış ve bunlara “EMİNSU”lar deniliyordu. Açılımı, “Emekli İnkilâp Subayları.” İşte merhum Alaaddin Abimiz de bu “EMİNSU”lardandı. Aynı dönemde, yani 1980-81 yıllarında Medine-i Münevvere’de tanıştığımız Elazığlı Ali Rıza Ceylan Abi de EMİNSU’lardandı. Alaaddin Abiyle birlikte Arabistan’a gelmişler. Son yıllarına kadar Medine’de ikamet eden Ali Rıza Ceylan ticaretle iştigal ederdi. Kuba Camii’ne giden ana caddede köşede ufak bir elbise dükkânı vardı. Takriben bir yıl kadar evvel İstanbul’da vefat etti. Allah rahmet eylesin.
Alaaddin Köseoğlu merhum, kendisi sağlıkçı olduğu için Arabistan’a geldiğinde Mekke Kızılay’ında (Hilâl-i Ahmer) iş bulup çalışmaya başlamış, uzun yıllar önce Mekke, sonra da Taif şehrinde çalışarak emekli olmuştu.
Merhum abimizi mütevazi, ihlâslı, fedakâr ve gayyur biri olarak tanıdık. Suudi Arabistan’da bulunduğu süre zarfında, hac ve umre için gelen Türklere ve bilhassa Nur Talebelerine ayırım göstermeksizin fedakârca hizmet eden, özellikle de sağlık alanında ihtiyaçlarına koşan bir şahsiyetti. Rabbim gani gani rahmet eylesin.
Kabri pürnur, mekânı Cennet olsun. Hz. Resulullah Efendimiz’in (asm) şefaatine kavuşsun. Yakınlarının ve dostlarının başı sağ olsun. Ruhu için El Fatiha…