"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Medine vesikası

Muhammed Yusuf Akbaş
08 Ocak 2020, Çarşamba
Adalet ve güven ihtiyacının had safhaya çıktığı günümüzde demokrasi ve hürriyet ortamının Müslümanların ilk yazılı Medine Vesikası başucu kaynaklarımızdan biri olmalıdır.

Medine Vesikası İslâm tarihindeki ilk yazılı anayasa örneğidir. Vicdan hürriyeti, suçun şahsiliği, diyetler, borç hukuku gibi esaslarıyla sadece Müslümanların değil, bütün insanlığın temel problemlerinin nasıl çözüleceğini göstermiştir. Tanzim tarihi 622 yılıdır.

Peygamberimiz (asm) bu anayasa ile Kureyş ve Medine Müslümanları ile onlarla müşterek bir dâvâda aynı hareket eden farklı kavimleri beraberce kardeş kabul etmiştir.

Kardeşleşme, aralarında kan, akrabalık ve kabilevî bağ olmadığı halde onları birbirine mirasçı bile kıldı. Gelen her bir aileyi, Medineli bir aile yanına alıyor, ziraî ve ticarî hayatına, ev geçimine ortak kılıyordu.

Medine Vesikası ile ötekileştirme kavramı ortadan kalkmış, farklı düşünen, farklı ibadet eden azınlıklara kötü muamele yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ 

Peygamberimiz (asm) Medine’ye hicret ettiğinde ilk yaptığı işlerden biri huzur, güven ve adalet ortamını temin etmekti. Medine’de yaşayan herkesin hak ve sorumluluklarını ihtiva eden anayasa niteliğinde bir sözleşme yayınladı.

Vesikanın en önemli maddesi problemlerin çözümü için Kur’ân ve Peygamberimizin (asm) tek çözüm merciî olarak kabul edilmesidir.

Böylece vesika, herkes için ihtilâflı olayları çözme makamının, şahsiyetler değil İlâhî otorite olduğunu vurgulamaktadır. Otoritenin kabile reislerinden alınıp bir merkeze tevdi edilmesi, adalet duygusunun toplumda meydana getireceği rahatlama bakımından çok önemlidir. Medine Vesikası’nın birçok maddesinde herkese eşit bir şekilde adalet götürülmesi açıkça öngörülmektedir. 

Bu yazılı sözleşme ile Müslümanlarla birlikte, birbirine düşman putperest Arap kabileleri, hicret eden Müslümanlardan büyük rahatsızlık duyan Yahudiler de rahatladılar. Sözleşmeyi memnuniyetle kabul ettiler.

Farklı düşüncelere, inançlara sahip de olsalar bile keyfîliğe ve gücün üstünlüğüne son veren hukuk kuralları, adalete riayet topluma her zaman güven verir.

SUÇUN ŞAHSÎLİĞİ

Medine vesikasının birçok maddesinde suçun şahsîliği prensibine kuvvetli bir şekilde vurgu yapılmıştır. Bu prensip, herkesin kazandığı yalnız kendisine aittir. Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez” âyetinin hükmü ile örtüşmektedir.

Vatandaşlık

Bu vesika vatandaşlığı öne çıkarmış, din, dil, ırk ve renk farkı gözetmeksizin bu belgeye imza koyan herkesi eşit vatandaş statüsünde kabul etmiştir. “Müslümanlar ve Yahudiler arasında, Yesribe saldıracak kimselere karşı yardımlaşma yapılacaktır” denilmektedir. Çünkü eşit şekilde vatandaş oldukları bir ülkeye bir düşman saldırısı olmuş ise, bu durumda vatandaşlar arasında yardımlaşmanın olması kaçınılmazdır. “Yahudiler, Müslümanlar tarafından bir barış anlaşması yapmaya dâvet edilirlerse iştirak edeceklerdir. Yahudiler de Müslümanlara karşı aynı haklara sahip olacaklardır. Ancak din hususunda yapılan savaşlar müstesnadır.” Bu madde her hususta eşit haklara sahip bir vatandaşlık profilini çizmektedir. 

Medine Vesikası’ bizim için önemli tarafı, 622 yılında yazılı bir belge olarak üç ayrı dinî ve sosyal blok arasında karşılıklı görüşme ve anlaşma sonucu kaleme alınması ve uygulamaya konulmuş olmasıdır. Medine Vesikası’ndaki hakikatlere herkesten önce Müslümanların ihtiyacı var. Doğru, âdil, hukuka saygılı ve insanlar arasında gerçek barış ve istikrarı amaçlayan ideal bir projenin, farklı gruplar (dinî, hukukî, felsefî, siyasî vs.) arasında bir sözleşme temelinde ortaya çıkması gerekir.

Medine Vesikası’nın ruhu; farklı inanç ve ırktan insanlarla savaşsız barış içerisinde bir arada yaşama, sosyal münasebetlerde iyi davranışı esas alma, iç ve dış güvenliğin sağlanmasında işbirliği yapma şeklinde özetlenebilir. Bu ruh; iletişim araçlarının dünyayı küçülttüğü, büyük ölçekli nüfus hareketlerinin gerçekleştiği ve sınırların eski değerini kaybettiği günümüz dünyasında daha da önem kazanmaktadır. Bediüzzaman Hazretleri’nin ifade ettiği gibi doğru İslâmı ve İslâmiyete lâyık doğruluğu yaşadığımızda insanlık fevc fevc İslâmiyet’i kabul edecektir.

Okunma Sayısı: 2784
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı