"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çileyle olgunlaşır yürekler

Mustafa ORAL
02 Ekim 2019, Çarşamba
Herkesin bir hikâyesi vardır.

Çağın şaheseri Risale-i Nur’da herkese hitap eden bir hikâye vardır. Benim hikâyem Trakya’da lise yıllarında bu kitaplarla tanışmamla başladı. Bediüzzaman isimli kahraman 30 yıl önce vefat ettiğinden rüyalar dışında görmem imkânsızdı. Onu göremesem de onu gören gözleri görmek istiyordum. Fakat aradan geçen bunca zamandan sonra hâlâ onu görenlerden birinin yaşadığına ihtimal vermiyordum. 1996 yılında garip şekilde yolum İnebolu’ya düştü. 

O güne kadar Bediüzzaman’ın şehirlerinden haberdar değildim. Gençtim; şehirlerden çok insanlarla ilgiliydim. Onun İnebolu’ya geldiğini ve bu şehircikte onu görenler olduğunu bilmiyordum. Bir Nur kahramanı vasıtasıyla Risalelerde ismi sıkça zikredilen İbrahim Fakazlı ile tanıştım. İlk defa Bediüzzaman’ı gören bir göz görmüştüm; kendimi kaybetmiştim. Fakazlı 84 yaşındaydı. 

Kabre yüzünü dönmüştü, ama gözleri konuşmaya devam ediyordu. Bizimle konuşmuyordu; sesindeki heyecandan bunu anlayabiliyorduk. Gözleri yılların yorgunluğu içinde bir sinema perdesi gibi resmigeçit yapıyordu. Kendini sonsuzluğa götürecek uzun bir yolculukta saklı vuslat anlarını tekrar tekrar yaşıyordu. Susarak, gözleriyle konuşuyordu. O gözler Üstadla geçen günlerini İbrahimvarî bir hazla anlatıyordu. Onun gözünden Üstadı görecek kadar derin değildim. 

O gün İnebolu benim hikâyemin en önemli durağı oldu. Üstadı bambaşka gözle görmeye başladım. Onun ve sevenlerinin hikâyelerine daha fazla odaklanmam gerektiğini anladım.

Bediüzzaman’ın hikâyesi 1876 yılında Nurs Köyü’nde başlar. İstanbul, Kostroma, Isparta, Kastamonu, Denizli gibi şehirlere uğradıktan sonra 23 Mart 1960 tarihinde Urfa’da hikâyesini tamamlar. Yoksulluk, esaret, hapis, gözaltı ve takiplerle dolu çileli bir hayat sürer. Gittiği her yerde derin izler bırakır. Risale-i Nur adını verdiği Külliyatı devşirir. Risaleler, Bediüzzaman ağacının meyvesi olsa da gittiği her yerde o ağaca toprak, su, hava ve güneş taşıyan Hüsrevler, Feyziler, Fakazlılar etrafında halelenir. 1936 yılı baharında Kastamonu’ya sürülür. Uzun süre kimseyle görüştürülmez. Isparta ile de bağı kopmuştur. Bir süre sonra Mehmet Feyzi gibi fedakârlar etrafında toplanır. Namı civar beldelere de yayılır. İnebolu, Üstadın sesine ses veren en önemli beldelerden olur. Aslında bu şaşırtıcı değildir. 30 yıl önce ekilen tohumların gün yüzüne çıkmasıdır. Üstad, 1909 yılında İnebolu’ya uğramıştır. II. Abdülhamid’in sürgün ettiği âlimlerden Hacı Ziya Efendi’yle camileri gezer. Yüzlerce insan toplanır; hürmet ve sevgiyle onu seyreder. 17 yaşındaki Nazif Çelebi onunla ilk kez o gün karşılaşır. Selâmlaşırlar. Bu selâmlaşma 30 yıl sonra İnebolu’nun kapılarını Nazif eliyle Bediüzzaman’a açacaktır.

İnebolu, Kurtuluş Savaşı’nda aktif rol oynar. İstanbul’dan gönderilen silâhlar İnebolu üzerinden Anadolu’ya sevk edilir. Kasaba Yunanlılar tarafından işgal edilince Nazif ve arkadaşları kahramanca düşmana karşı koyarlar. Düşman gemilerini topa tutup Yunanı Karadeniz’e dökerler. Yunanlılar gitmiştir gitmesine de yılanların gömleğini bırakıp gittikleri gibi Yunanlılar da menhus ruhlarını bırakıp gitmişlerdir. Bu sefer İnebolu ve Anadolu manevî bir işgale sahne olur. Deccaliyet ve Süfyaniyet kol gezer. Nazif ve arkadaşları bu kez Deccalle mücadele edecek Mehdiyi beklemeye başlar. At beslerler, kılıç bileylerler, duâlar ederler.

KILIÇLAR KINA, ELMAS KALEMLER RAHLEYE

1939 yılında Nazif kahvehanede soluklanırken bir sarhoş Kastamonu’da sürgün hayatı yaşayan bir ruh sultanından bahseder. O günlerde oğlu Selâhaddin de Kastamonu’da Bediüzzaman isimli bir hocanın olduğunu, kendisine çok sıkıntı çektirildiğini duyduğunu söyleyince bahsedilenin Üstad olduğunu anlayıp arkadaşlarıyla ziyaret ederler. Bekledikleri kişinin Bediüzzaman olduğunu anlayınca onun ordusuna katılırlar. Üstadla hayatlarına yeni bir yön verirler. Zaman değişmiş, asır başkalaşmıştır. Artık Deccal’le mücadele kılıçla değil, kalemle olacaktır. Kılıçları kınına koyarlar. Nazif önderliğinde İnebolu’da muhteşem bir hizmet kervanı oluşur. Nur’un etrafında pervane olan bir avuç fedakâr çoluk çocuğuyla kervana katılır. Mekke dönemini hatırlatan zorlukların yaşandığı bir devirde sahabe saffetiyle hizmeti omuzlarlar. Ölüm, hapis, sürgün, tecrit ve ambargo tehditleri altında hizmet ederler. Kılıçtan daha keskin elmas kalemleri çıkarırlar. Eli kalem tutan kadın erkek, çoluk çocuk Risale yazıp muhtaç gönüllere dağıtır. İstiklâl Harbi’nde Yunan gemilerini topa tutan Nazif ve arkadaşları yirmi sene sonra manevî bombalar olan Risaleleri İnebolu Limanı’ndan Anadolu’ya sevk ederek memleketi dinsizlik ve komünizmden korumaya çalışırlar. Bu güzel halleriyle Üstadın duâ ve iltifatlarına mazhar olurlar.

HİZMETİN İNSANA ETTİĞİ GÜZELLİKLER

Onlar aşkla, şevkle, ihlâsla hizmet ederler. Hizmetin hemen her safhasında zor zamanlarda teselli veren güzel rüyalar görülür, harika haller hissedilir, lâtif tevafuklar ve kerametler gerçekleşir. Kuşlar, yağmurlar Nur derslerine katılır. Değil mi ki bu hizmetin arkasında Allah ve Resulü (asm) vardır. Hizmetin rahmeti gibi zahmeti de vardır. Hizmet yolları dikenlidir, taşlıdır. Akrabalarla, dostlarla, sevenlerle ters düşmek vardır. Açlık, baskı, hapis, nihayet şehit olmak vardır. Birçoğu bunları yaşar. Ama elbet bir gün sevenler sevdiklerine; Ahmetler, İbrahimler, Adnanlar bahara ulaşacaktır.

1943 Denizli hapsinden sonra hizmet halkası genişler. Elle yazılan Risaleler ihtiyacı karşılayamaz. Şartların değiştiğini görerek daha uygun hizmet metotları ararlar. Matbaada bastırma imkânı yoktur. 1944 yılında S. Çelebi İstanbul’da teksir makinesini görünce aranan kanın bulunduğunu anlayıp İnebolu’ya getirir. Çok zor şartlarda, kelle koltukta, kefen boyunda Risaleleri çoğaltıp Türkiye’ye yayarlar. Mahkemede beraat etmiş olmalarına rağmen sıkı takipten kurtulamazlar. Bilhassa Nazif, Selahâddin ve Fakazlı emniyetin odağındadırlar. İnebolu Kahramanları defalarca hapishaneleri Nurlandırırlar. Bütün sıkıntılara rağmen hizmeti sürdürürler. Ekilen tohumlar zamanla fidan olur. Nur halkasına yeni isimler eklene eklene bu güne kadar gelir. Her Adnan yüreğinde bir Bahar taşır. Birileri kış hayalleri kursa da, Allah dostlarına dünyayı zindan etmeye çalışsa da bu gün artık İnebolu’da, Anadolu’da, dünyada ebedî bir bahar var. Her yerde Nurlar soluklanıyor.

İnebolu Nur Erleri “Âlem-i İslâm’ın şimal (kuzey) hududunda hizmet-i imaniyenin” kutbuydular. Kuzeyi, güneyi, doğuyu, batıyı aydınlatan kuzey ışıklarıydılar. Vazifelerini yapıp dünya kutbundan ahiret kutbuna göç ettiler. Dünyadan götürdükleri ışıklarla Cennette, Nurlar içinde, yetiştirdikleri nesilleri, bizleri seyrediyorlar. Eğme artık başını, hadi gülümse, düş hizmet yollarına yine..…

Okunma Sayısı: 4196
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp

    3.10.2019 11:55:19

    Değerli kardeşim Mustafa Bey, kısa süreli seyahatler sebebiyle güzel yazılarınızı hep gecikmeli okuyorum. Fakat şuna emin olunuz ki, -âdeta- sağdan ve soldan daralan yol ve köprülü geçite benzeyen Türkiye ortamında yazılarınız, gelecek adına ümitvar olmamıza kuvvet veriyor. İsimler farklı olsa da hikayeler aynı. Eline ve yüreğine sağlık. Dua ile teşekkürler.

  • Ali R. Yardimoglu

    2.10.2019 21:25:22

    Mustafa Oral kardesim, evet, siz ve siz gibi yetistirdikleri nesiilleri seyrediyorlar, memnunlar hissim var; lakin zulm-u serik ve merhametsiz taassublulari, veya tribunde oturanlari hicabla seyrediyorlar, sirtlarini donerler hissim de var.....

  • süleyman ALIÇ

    2.10.2019 16:27:32

    Mustafa bey kardeşim bende Yazmış olduğunuz "bütün güzel yazılar" için teşekkür ederim. Gönlünüze, kalbinize ve kaleminize sağlık

  • A. AYDIN

    2.10.2019 06:50:28

    Bu güzel yazı için teşekkür ederiz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı