"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zamanın ötesine uzanan

Muzaffer KARAHİSAR
17 Ağustos 2021, Salı
1 Mart 1927 tarihinde Barla’ya nefyedilen Bediüzzaman, her şeyden mahrum edilerek kuş uçmaz, kervan geçmez bir beldede, kimseyle görüşüp konuşmadan “tecrid-i mutlakta” daim yalnızlık, yoksulluk ve kimsesizlik içinde unutulup ölmeye mahkûm edilmişti.

“Karanlık bir zamanda, ağır şerait altında…” Sürekli taarruz, tarassut, tecrit, tehdit, takip edildiği gibi; aynı zamanda aleyhinde menfi propaganda, itham, isnat, iftira ve yalanlarla insanlar korkutulmaya ve uzaklaştırılmaya çalışılıyordu.

Dinsizlik cereyanı, inkârcı zihniyet ve dessas tahribatçılara karşı, en ağır şartlarda Kur’ân hakikatlerinin nuru bir meşale gibi parlamaya başladı. Karanlığın koyu zulmeti ve manevî tahribatların gönülleri yaraladığı muş’um bir zamanda Kur’ân hakikatlerini duyuran Bediüzzaman, inkâr-ı Ulûhiyete karşı “Zaman, imanı kurtarmak zamanıdır!” diye insanlara önemli mesajlar veriyordu.

Nuru, huzuru, hidayeti ve saadeti İslâm’ın ulvî hakikatlerinde olduğunu idrak eden bahtiyarlar,  Kur’ân âyetlerinin feyziyle iman derslerini şevk ve sürurla mütalâa ettiler, okudular, yazdılar. Gün geçtikte her tarafta “sırran tenevveret” düsturuyla gizli ve dikkatli tedbirle intişar eden Risale-i Nurlar, gittiği yerleri nurlandırıyor, insanları şuurlandırıyordu. Saff-ı evvel Nur Talebeleri, Asr-ı Saadet ve Sünnet-i Seniyye ölçüleriyle sistemli, düzenli, disiplin içinde Kur’ân ve iman hakikatlerine çalışıyorlardı.

Barla’da başlayan Risale-i Nur hizmeti, destansı bir diriliş hareketi olarak Isparta’nın her tarafında emsali görülmemiş bir gayret ve inayetle inkişaf ediyordu. Bu müjdeli faaliyetlere Üstad, bu asrın manevî ve dehşetli kışında açan güzel çiçeklere benzetmiştir. Bin Kalemli Sav Köyü’nü ve canla başla çalışan öteki beldeleri iftiharla nazara verip şöyle ifade etmiş: “Bu memlekete harika bir keramet-i inâyet-i Rabbaniye ve Risale-i Nur Talebelerine hârikulâde bir ikram-ı İlâhidir diye itikad edip, Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür ederiz.”  

Saff-ı Evvel Nur Talebeleri, Kâtipler, Naşirler, Nur ve Gül Fabrikaları Sahipleri, Isparta Kahramanları, Nur Postacıları, Mübarekler Heyeti, Şefkat Kahramanı Hanımlar, Ümmi İhtiyarlar, Masum Çocuklar, Çiftçiler, Çobanlar, Yörük Efeleri… Risale-i Nur’dan aldıkları derslerle her biri manevî zevk, lezzet, şevk, sürur ve huzurla Nurlar’ı okumuş, dinlemiş, yazmış, çoğaltmışlar… “Hem Sav Köyü’nün bahadır çobanları torbalarında Risale-i Nur’u yazmak için taşımaları, aynı oradaki hanımların fedakârlıkları gibi, bu havalide gayet tesirli bir medar-ı teşvik olacak.” (Kastamonu Lâhikası, s.66) 

Isparta ve havalisi sınırlarını aşarak memleketin her tarafına heybeler, torbalar içinde Nur Risaleleri imana muhtaç insanlara ulaştırılmış. İman, ibadet, ihlâs ve fazilet dersleri veren, parlayan Nurlar, aşkla, şevkle ve heyecanla gittiği her yerde rağbet görmüş, akıllarda, kalplerde, ruhlarda iştiyakla ve muhabbetle yerini almıştır. 

Nurdan rahatsız olan dessas Deccal taifeleri, Nur’un aydınlığından huzursuz olmuşlar. Onlar istemese de “Risale-i Nurlar kökleşiyor. İnşallah, onu hiçbir şey koparamayacak, ensal-i âtiyede de (gelecek kuşaklarda) devam edip gidecek.”

İslâm’ın inkişafından rahatsız olanlar, çeşitli iftiralarla suç isnat ederek Bediüzzaman Hazretleri’yle talebelerinden yüz yirmi masum ve mazlumu 8 Mayıs 1935 günü askerî cemselerle Eskişehir hapishanesine nakletmişler. Tesettür âyetinin tefsirinden dolayı Bediüzzaman’a 11 ay ceza vermişler. Temyizden mahkûmiyet kararı sonucu gelmeden mahkûmiyet müddeti dolduğu için Eskişehir hapsinden tahliye edilmiş ve Bediüzzaman, 1936 yılında Kastamonu’ya nefyedilir. 

Üstadın tabiriyle, pek ciddî sahip, muhafız, varis, hakikatbin, kıymetşinas Nur Talebeleri ihlâs, sadâkat, sebat, samimiyet ve ciddiyetle Nurlar’a çalışmaya devam etmişler. Kastamonu Lâhikası, bir ayrılığın hasret ve muhabbetle satırlara işlenmiş hitapların, hissiyatların zamanın ötesine uzanan muhabere ve hizmet düsturlarının serencamı olmakla beraber; kader-i İlâhinin rahmet, hikmet ve sırlarla dolu tavzifi, takdiri, tensibi olarak bilinmektedir.

Okunma Sayısı: 1326
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı