"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Geçmişin hataları

Naci TEPİR
13 Kasım 2014, Perşembe
Bir önceki yazımda “Köye Hizmet Götürmek” aldatmacasıyla Köy Enstitüleri’nin ihdas edildiğini anlatmıştım.

Asıl gayenin ise; medrese eğitiminin yerine, çağdaş ve pedagojik bir sistemle kendi örf ve âdetlerine zıt bir aydın (!) grubu yetiştirmek için idi. Köy Enstitüleri Anadolu çocuğunun iman yapısını sildikten sonra yerine ahlâksızlık, milliyetsizlik, maddecilik ve Komünizm çatısının kurulması için girişilen planlı bir teşebbüstür. Bununla ilgili çok çarpıcı hadiseleri bizzat yaşayanların ağzından defalarca dinledik. Bunlardan biri de, Millî Eğitim Bakanlığı’nda çalışırken 1980’in başlarında ziyaretime gelen yaşlı bir zat idi. Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü hizmetli kadrosundan emekli olan bu zat, şahit olduğu birçok hadiseyi anlatmıştı. Bu suretle Tek Parti Dönemi (1923–1950) CHP iktidarının menfi teşebbülerini dile getirdi.

Bu teşebbüsleri bir iki misalle görüntülemeye çalışalım: İNKÂRCILIK: Köy Enstitülerinin birinci gayesi, dîne, ahlâka ve bunlara dayalı geleneklere savaş açan CHP zihniyetinde militan yetiştirmekti! Bunlar gittikleri yerlerde Allah’ı inkâr etmekle işe koyulmaktaydılar. Hatta, okulda çocuklara, “Çocuklar Allah’tan şeker isteyin bakalım verecek mi?” dedikten sonra, “Çocuklar bir de benden şeker isteyin” der. Çocuklar da, “öğretmenim şeker ver” deyince, hazırlıklı olan öğretmen çocuklara şeker verir ve der ki, “İşte gördünüz mü Allah şeker vermedi, ben verdim.” Böylece inkârcılığı yaygınlaştırmaya çalışmışlardır. Yine “Ceberrut Devri” ileri gelenlerinden biri gittiği bir köyde halkı toplayarak “Allah’ı –haşa– insanların yarattığını iddia ederek bir sürü hezeyanda bulunur. Korkusundan ses çıkaramayan halkın itiraz etmesi mümkün mü? Yalnız içlerinden biri bütün cesaretini toplayarak, der ki “Bey, Cenâb-ı Allah Kur’ân-ı Kerim’inde insanı nasıl yarattığını açıkça beyan buyurur. Peki, insanların –haşa– Allah’ı nasıl yarattığını söyler misin?” Bir anda çarpılmışa dönen hezeyancı, “Benim acele işim var, gitmeliyim” diyerek kaçıp gider!

PARTİZANLIK: Köy Enstitülerinin diğer bir gayesi, bütün vatandaşlara CHP’yi sevdirip ona taraftar yapmak. (Bu gayret çok partili döneme geçişte – bilhassa DP’nin kurulup, halkın büyük ekseriyetini kendine çektiğinde daha da artmıştır.) Halbuki iktidarı döneminde kendi halkının manevî değerleriyle savaşan, halkına esir muamelesi yapıp çektirmediği kalmayan bu ceberrut partiyi halkın sevmesi mümkün müydü? Hatta müfettişler okullara gittiğinde talebelere, “söyle bakalım senin baban hangi partiden” diye sorgulayıp, eğer menfi cevap alırlarsa fişleme yapmaları anlatılagelmektedir. 

1949-1950 Öğretim Yılı başında bir köye giden müfettiş yine çocuklara kimin Halk Partili olduğunu sorgular. Bir ara çocuklardan biri “öğretmenim bizim kedi yavruladı, o yavrular bile Halk Partili” deyince müfettiş “Aferin” diyerek çok memnun olur. Derken 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti İktidara gelir. Dolayısıyla halk üzerindeki CHP korkusu kalkar. Bu sıralarda aynı köye sene sonu teftişe giden müfettiş, aynı çocuğa sorar: “Sizin kedinin yavruları bile Halk Partiliydi değil mi?” Çocuk ise “hayır öğretmenim, onlar şimdi Demokrat Partili oldu” der. Buna bozulan müfettiş, “Nasıl olur, hani onlar Halk Partili demiştin” diye itiraz eder. Bu defa çocuk şu enteresan cevabı verir: “Öğretmenim, o zaman onların gözleri kapalı idi, şimdi açıldı!”  

CHP ZİHNİYETİ: Bu zihniyet, laikliği dinsizlik, hatta koyu bir İslâm düşmanlığı olarak algılayan bir zihniyettir. İktidarı zamanında Kur’ân’ı yasaklayan, camileri ahıra döndüren ve daha bir çok din dışı uygulamalarda bulunan bu zihniyettir! 

Bir asra yakın ömrünü bu inkârcı zihniyetle mücadele ederek geçiren Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri (ra), bu zihniyeti şöyle tarif eder:

“Kur’ân’a karşı mürtedane (inkârcılıkla) mücadele eden... istibdad-ı mutlaka (katı bir diktatörlüğe) cumhuriyet namını vermekle, irtidad-ı mutlakı (katı inkârcılığı) rejim altına almakla, sefahet-i mutlakaya (gayrimeşrû eğlencelere) medeniyet namını takmakla, cebr-i keyfi-i küfriye (inkârcılığın keyfi dayatmalarına) kanun namını vermekle...”

“Hem bu kahraman milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur’ân ve cihad hizmetinde dünyada pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılınçlarının pek büyük ve antika bir yadigârı olan Ayasofya Camii’ni puthaneye ve Meşihat (Din ilimleri) dairesini kızların lisesine çeviren...”1

Onun içindir ki, bu zihniyeti halk hiçbir zaman serbest iradesiyle iktidar yapmamıştır. Hep hile ile, fesatçılık ve darbe ile iktidar olmaya çalışmıştır. 

Zaten darbecileri, Balyozcuları, Ergenekoncuları yetiştiren ve kendi halkını potansiyel suçlu gören, halkıyla kavgalı bir devlet politikası yürüten bu zihniyet değil mi!

Dipnot:
1- Şuâlar, s. 329 ve s. 335.

Okunma Sayısı: 1597
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Nadir Hatipoğlu

    13.11.2014 11:42:54

    Naci Hocam, CHP zihniyetinin bu millete, vatana, dindarlara, Alevilere, ve Kürtlere kısacası herkese yaptığı kötülükleri hatırlatmakta ve unutturmamakta bu günlerde büyük yarar vardır. Demokrat dediğimiz kitle ve zihniyet zayıflamış ve incelmiş olduğu için bazı yazar, çizerler iktidara muhalefet yapan CHP zihniyetini ve parti mensuplarını iyi gösterme ve anlatma yoluna girmeye başlamış bulunuyor. Allah bu partiye ve zihniyete bu memlekette iktidar yüzü göstermesin inşaallah.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı