Tablo o kadar aşikâr ki; kör gözüne dercesine.
Resmî verilerde bile durum ürkütücü. Boşanma oranları ve acı haberleri bir akşam bile takip etmek kişide anksiyete korku duyması için yeter artar. Görüntüler adeta ciğerleri hançerliyor ve de bütün mal, evlât, akraba ve kâinattaki imtihanlar birer düşman gibi sunuluyor.
Toplumdaki olaylar sanki basit bir hadiseymiş gibi korkunç ajitasyonlarla takdim ediliyor haberlerde. Evinde huzurunda kulluğun da giden idarî beytiyesiyle uğraşanlar mütemadiyen başı sarhoş nefesi sihirli zatlardan sunulan hava ile kirleniyor. Bir de buna seviyesiz, nezaketsiz siyasetin politika dilinin hoyratlı kabalığı ilâve edildiğinde ortaya çıkan tablo ile şaşkın fertler ve toplum oluşturuluyor. Acaba diyorum bu kadar şaşkınlaştırılarak “Şaşkın ördek arkası geri dalar” tezi ile yüksek bir mahiyeti taşıyan milletimiz yanlış yollara mı sürüklenmek isteniyor. Bu millet harici ve açık düşmanlara karşı Çanakkale’de yedidüvele de destan yazmış kahramanların torunları.
Galiba kurt gövdenin içinde, hayırhah görüntülü kuzu şeklinde tecelli ediyor. Ve kendisinin, eşinin çoluk çocuğunun can damarını emen düşmanını dost sanıyor ve düşmanını dost sanacak kadar basiret gözü körleşiyor. Her gün onlarca cinnet haberleriyle daha da katlanarak devam ediyor bu kısır döngü.
Sosyal devlet politikaları ne yapıyor dersiniz? Koruyucu hekim olan cemaatleri pasifize eden, dağılan aile çocuklarını “sevgisiz” sevgi evlerine, yaşlı ve kimsesizleri “huzursuz” huzurevlerine ya da suç işleyenleri ıslah etmeyen hapishanelere koyuyor. Dostlar eğri oturup doğru konuşalım cemiyetin basiret gözünü körleştiren problemleri çok yüksek perdeden seslendirmeye mecburuz.
Vazifemiz imanımızı kurtarırken, vazifemiz imanınızı kurtarırken, başka imanları kurtarma hizmeti her şeye ve devletlere rağmen yapmaya devam, ama bataklığın kurutulması cemiyetin bütün argümanlarının vazifesini bitemamiha yapmasıyla mümkündür. Herkes mesuliyetini aldığı sorumluluklarını bihakkın yerine getirmeli ki dünyada da ahirette de huzuru elde edebilelim.