Nur’un Talebesi yıllarca rahle-i tedrisde şu muhteşem âyet ve hadislerdeki hakikatlere muhatap olmuşken ne diyor Bediüzzaman? “Ayrılmayın, toprağa tek tek düşen su damlaları gibi olmayın.”

Risale-i Nur’da geçen âyet ve hadisler penceresinden; “Ey Allah’ın kulları kardeş olun kardeşlik hillet, uhuvvet havuzunda eriyin. İhtilâfa düşmeyin sonra cesaretiniz kırılır kuvvetiniz elden gider. (Enfal Sûresi)

Mü’min için mü’min sağlam yapılmış bir binanın birbirine kuvvet veren taşları gibidir. (H. Ş)

Mü’minler ancak kardeştirler siz de kardeşlerinizin arasını düzeltin. (Hucurat Sûresi)

Bu hakikatler ile hemhal olmuş, böyle bir mücahidini güruha hem de muhterem bir ağabeyin; “Ömrünü şahs-ı manevinin birlikte bir olmasının sırrı olan meşveretin tesisi adına, korkusuz ve cesur yürek bir abinin teşyi merasiminde ayrılın, ayrılın diyeceksiniz.” Heyhat...

Bu söz çok sarihti ve bende bir sürü negatif duyguyu, der hatır ettirdi. Hakikaten şu Nur’un Talebelerinin bütün imtihanları içinde neler yok ki kimimizin humkunu, bazımızın hubb-u cahını, hırsını, tamahını, korkusunu hastalık damarını ilaahir, kullanmadıkları zaaf kalmadı.

Hayırhah görüntülü yerlerden gelen negatif telkinler. Yirminci İhlâs değil Nur’un Talebelerine ehl-i ilim, ehl-i tarikat ve ehl-i hakikati bağlayacak, bir edecek sırları havi iken ve değil mü’min kardeşine ehl-i kitap olan İsevilerle ittifak kapısını aralarken emin olun bu tezgâhlarınız da havada kalacak. İşte size kapı gibi cevap, ayrılın ifadeleri dalgalandırır şöyle Nur’un nuranî yolcularını, ama onların gönül aynalarının merkez noktasında Üstad Bediüzzaman’ın son vasiyeti olan şu ifade vardır: “Okumak, yine okumak, yine okumak! Sonra, birbirinizin elini sıkı tutmak, ittihat etmek, ittifak âleminde yaşamak;

Ve unutmayın bu surda açmaya çalışsanız da gedik. Bir ölür bin doğarız biz. Ve gerekirse Zübeyirce deriz ki; Bir gün Kur’ân etrafındaki surların yıkıldığını görürsen hemen kemiklerini taş, etlerini harç, kanını da su edeceksin. Etrafına ilimden, irfandan, faziletten, ahlâktan kaleler dikeceksin, kaleler fedailer ister. Nasıl olsa sen de içinde feda olacaksın... Zira İslâm yoluna giren bilir ki bu yol kıldan ince, kılıçtan keskindir. Her kişinin değil, er kişinin yoludur.”