Sonra bütün bunların ardından kalbiniz yine katılaştı. Sanki taş kesildi, hatta taştan da katılaştı. (Bakara 74)
Beni İsrailin, Hz. Musa’nın mu’cizeleri karşısındaki lâkaytlığını dile getiren bu âyet, insanın Cenab-ı Hakk’ın âyetleri, şuunatı, esmaları, sıfatları karşısındaki kayıtsız tavrının, gözyaşı fakirliğinin çok dehşetli bir ifadesi.
Bir insanı hayrette tutan şey inançtır. İnanç, olanı olduğu gibi görme gafletinden kurtarır. Sathî nazarı dağıtan inanç, duyguların bilhassa “hayret” duygusunun yok oluşuna izin vermez. Hayreti devam eden insan, canlıdır. Ruhsuzluktan, ümitsizlikten, şevksizlikten, nebat gibi yaşamaktan kurtulur. Âyetlerin insana nefes olması, kalbe kut ve gıda olması bundandır.
Ahir zaman çocukları, bütün öğretim hayatı boyunca, hayret duygusunu yitirme tehlikesiyle karşı karşıya bir sistemin içerisinde büyüyorlar. El atılan her konunun her bilim dalının, her sanatın, edebiyatın ruhsuz ve inançtan yoksun anlatılması, perde altında hayatî bir duyguyu öldürüyor. Hayret ölünce üniversiteye gelip intihar eden genç profilleri ortaya çıkıyor. Kâinatta gösterilen âyetlerin üstü kapatılarak anlatılması, yıllarca çocukların, gençlerin papağan gibi bu bilgileri ezberlemesi, külfet olarak görmesi, kâinata bakışı ne kadar da karartıyor, sığlaştırıyor. Artık mu’cize olan her şey ülfete dönüşüyor, farkındalık azalıyor, ümitsizlik baş gösteriyor, tefekkür kapısı kapanıyor. Cenab-ı Hak’la olan bağlantı kopuyor. Ne kadar iç karartıcı bir tablo. Ama gelin görün ki bu tablonun temelleri hayatın en savunmasız yıllarında, on iki yıllık öğretim hayatı boyunca yavaş yavaş atılıyor.
Kalpler bir anda taş kesilmiyor. Kalbi taşlaştıran, ülfet ve gaflet gözlüğüdür. Duyarsızlıktır, olana bitene, her gün milyonlarca mu’cizeye kayıtsız kala kala kalp bir süre sonra taşlaşır. Gözyaşları susar, lâtifeler ölür, kişi adeta bir meyyite döner.
Eğitimciler, tefekkür kapısını kapamamalı, akıl hayret duygusunu yitirmemeli, bu hem dünya için hem ahiret için gerekli. Bilimin her dalını tekdüze, sıkıcı, sınav için anlatmanın sonucu bir genç neye ilgisi varsa ona karşı ilgisizleşiyor, dinlediği her ne varsa sınav perdesi altında anlamını, önemini bir bir yitiriyor. Adetullah, sınava yönelik anlatılırsa ortaya çıkan tablo ne yazık ki bu olur. Dünyada “sıkıcı ders” adını alırken, diğer dünya için manasız, sathî birer olaya dönüşür.