Geçen asır; edebiyat, sinema, musıkî, güzel sanatlarla dolu dolu geçti; nice yazarlar, oyuncular, ressamlar, müzisyenler yetişti ve her biri kendi dalında nice sanat eserleri icra ettiler.
Hafızalardan silinmeyen, tarihe damga vuran eserler, nice virtüözler, şairler, besteciler millete mal olup gönlünde taht kurdular. Özellikle müzik; sosyo/ekonomik değişimde, ihtilâllerin memlekete getirdiği travmalarda, fakirlikte, sevmelerde, gençliğin gelişmesinde, toplumsal hareketlenmelerde, zulme isyanda baş rol oynadı. Dillerdeydi o şarkılar, gönüllerdeydi. Hayranları olurdu o sanatçıların. Çıkan şarkı ve türküler sokaklarda yankılanırdı hemen. Sıra gecelerinde fasıla dökülür icra edilirdi taze elden. Akustikti, her şey fıtrî. Halk evleri, kurslar, musıkî cemiyetleri açılırdı, şehir, kasaba ve semtlerde. Kabiliyetli olanlar yazılır, sokaktan ve kötü alışkanlıklardan kurtulurdu ana babanın gözünde. İleri gidenler konservatuvar ve plak şirketlerinin yolunu tutardı. Böylelikle nice sanatçılar yetişti memleketin bağrından. Milyonlar satardı her bir şarkı, Anadolu’nun her yerinde.
Fakat yetimâne hüzünlerin bolca işlendiği, meyhane kültürünün vıcık vıcık alkol koktuğu, fuhşun teşvik edildiği dine zararlı sanat adı altında çokça sözler dolaştı piyasada. Şarkı sözleri kaliteden uzak, sadece hevesata dayalı işleniyordu mısralar. Popüler müzik adı altında (Halk müziği aranjeleri hariç) içi boş, sadece gençliği zıplatan ritm’lerdi.
POLİTİK SANAT
Klâsik Türk Müziği ve edebiyatımız dışında kalan diğer sanat dalları komünizm belâsıyla nisbeten soldan yanaydı. “Sanatın dinde yeri yok ve haram” zehabıyla dindar! kesim o sahada pek bulunmuyordu. Senaristler, özgün müzik vs. sanat dünyası seküler olmasından devrimci ve protest sanatçıların tekelindeydi. Fakat ihtilâllerin memlekete getirdiği travmalardan onlarda payını almış bir kırılma yaşanmıştı. Dünyevî olsalar da dine ve dindara vurmalar yerini musalahaya bırakmıştı. Cem Karaca bunlara en güzel misaldir. (Mâlûm, vefatında alkış yerine tekbirlerle defnedilmesini vasiyet etmişti.)
Daha sonra AKP ile tanıştı herkes.
“Dindar nesiller yetiştireceğiz” diye iktidara gelen AKP’nin devr-i iktidarında dejenerasyon her alanda olduğu gibi müzik dünyasında da tavan yaptı. Özellikle son yirmi yılda güfteler sıradan, belâgat ve edepten yoksun, duygusuz, söz ola beri gele... Memleketin hâliyle paralel bu dibe vuruştan aslan payı siyasî iradenin. Toplumun gidişatına hizmet etmesi beklenen ve bu çöküşün mesûlü AKP iken, en fazla onların şikâyeti anlaşılır gibi değil!
Son günlerde gündemi meşgul eden Sezen Aksu’nun beş sene evvel okuduğu ve hâlen piyasada olan şarkısında, Hz. Adem ve Havva’ya (as) cahil demesi iktidarı ayağa kaldırdı. Öncelikle ifade etmek gerekirse kudsî değerlerimize hakaret kabul edilemez. Toplumun önünde olan sanatçıların her şeye dikkat etmesi gerekir. Fakat tepkinin dozunu kaçırıp hele camide, bir CB’nin imamın elinden mikrofonu alıp, siyaset arenasında gibi “dil kopartmak”la tehdit etmek, zaten gergin olan toplumu fişeklemekten öteye gitmez. Eski bir şarkının, bu gün üzerinde tepinip siyasî rant elde etmek, iktidarın söyleyecek sözü kalmadığının bir göstergesi. Gerçi Erdoğan daha sonra “Sezen Aksu’yu kastetmedim” dese de adres yerini bulmuştu artık. Tabiî buna sebep Aksu’nun dik durması ve çok mânidar bir şiirle cevap vermesinin ve AKP tabanının rahatsızlığı da...
Halbûki müzik dünyasında bu güne kadar kudsî değerlerimize isyan, küfür, sitem hep varolageldi.
Sadece sanat dünyasında mı, ya siyaset dünyasında?
Bu netameli sözün üstünde tepinen AKP, dini değerleri siyasete alet ederken önce kendi dünyasında bir murakebe yapması lâzım.
Bakın neler söylenmiş:
Egemen Bağış: “Her Cuma bir âyet sallıyorum, bakara makara” Onunla da yetinmemiş dalga geçtiği sohbetinde, “Her kim ki Egemen Bağış’ı sevmez, Allah onun en kısa zamanda belâsını verir. Bakara 159” diyen Bağış, mükâfaten Çek Cumhuriyetine büyük elçi yapıldı.
Düzce milletvekili Fevai Arslan, Erdoğan için “Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan bir lider..”
Bursa milletvekili Hüseyin Şahin: “Sayın Başbakanımıza dokunmak bile inanın bence ibadettir..”
Eski milletvekili Agah Kafkas: “Başbakan sözü Peygamber sünnetidir..”
Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser: “Erdoğan’a biz o kadar bağlıyız ve âşığız ki, bizim için adeta ikinci peygamberdir...”
Buyrun, dil koparılacaksa önce kendinizden başlayın. Zira sizin hamiyetiniz de yalan!