İlkinde (2010-12) intizamlı fasılalarla yaptığımız “‘okuyucu mektupları’ üzerine mülâhazalar”ımızı bu ikinci yazarlık devremizde (2017- ~) aksattığımızın maalesef farkındayız!
“Okuyucu yorumları”ndan söz ediyoruz...
Sağ olsunlar köşemizin ta’kipçileri, gerek “yeniasya.com.tr,” gerek şahsî e-mail adresimiz ve(ya) cep telefonu numaramız vasıtasıyla yazılarımıza dair yorumlarını iletmekteler.
Bizse itiraf edelim ki kesinlikle “şahsî ihmal” neticesinde, bu yorumlara ekseriyetle bîgàne kalmış bulunuyoruz—bilvesile özür dileriz!
Fakat inşallah bundan böyle aralıklarla bu tür yorumlara icap ettiği ölçüde köşemizde yer vermeye çalışacağız. Böylelikle sair okuyucularımız hem bu enteresan tespitleri hem de bu yorumlarla alâkalı görüşlerimizi öğrenme imkânı bulacaklar.
Ve işte,—elbette mukàbil teşekkürlerimiz ve duâlarımız ile—başlıyoruz...
***
11 Şubat 2020 tarihli ve “Vefat ve ta’ziye yazıları veya yazarlarımızın vefası...” başlıklı yazımız hakkında:
Hilâl: “Orhan Bey’in yazılarını da severek okuyorum—çok güzel tahliller ve araştırmalar yapıyor ve bizlere sunuyor. / Fakat muhterem abimiz Osman Zengin’in 100’ ün üzerinde [ta’ziye yazısı] yazdığını bilmiyordum! Kitap ne zaman çıkar acaba, bilmem.”
İlgili kitap (“Allah Rahmet Eylesin” – ta’ziye yazıları) Yeni Asya Neşriyat’a (YAN) teklif edilmişti. Fakat “sahasında orijinal” addedebileceğimiz çalışma—her hâlde—geçen birkaç senelik zaman vetiresindeki namüsait şartlar yüzünden neşredil(e)medi...
Bundan sonra olur mu, onu da biz bil(e)meyiz!
***
20 Şubat 2020 tarihli ve “Yeni Asya’da yazmak” başlıklı yazımız hakkında:
Said Yüksekdağ: “Bu güzel düşünceleriniz ve tespitleriniz için Rabbim ebeden razı olsun Orhan Ağabeyim! Bizler için şevke medar oldu... İnşâallah okumaya ve yazmaya devam edeceğiz. / Rabbim, sizleri ve bizleri hizmetten ve istikàmetten ayırmasın, Nur’a hakikî talebe olanlardan eylesin inşâallah!”
Abdurrahman Aydın: “‘Mü’min, Allah’ın nuruyla bakar.’ hadîsi fehvasınca ve ‘takdir edici yoldaş’ olmaya yaraşırca, yazarları teşvik eden bu şehadetiniz[in],—başka şeylerimizi değil—belki Risale-i Nur’un ışığını günümüze tutarak hâdiselerin mahiyetini gösterme gayretimizi arttırmasını niyaz ederim!”
Hem Said Yüksekdağ hem de Abdurrahman Aydın şahsen bizim ve—tespit edebildiğimiz kadarıyla—sair yazarlarımızın beğenisini kazanan münevver kalemlerimizden.
Bizi tenvir ve motive edici yazı gayretlerinin devamını hassaten rica ve temenni ediyoruz!
Bilâl Tunç: “Bugünkü yazınızı okudum. Tebrikler sunuyorum! / Gözüme ilişen kelime, ‘kàbilinden...’ Bu cümlede ‘kabîlinden’ olmalıydı sanıyorum. / Selâm ve muhabbetler!..”
Bu fakir, mesleği “gazetecilik-yayıncılık” olsa da bir “transkripsiyon” (dil bilimi) mütehassısı değil. Fakat elhamdülillah “ortalama bir yazar”ın yazım (imlâ) bilgisini haiziz.
Osmanlıcaya vâkıf olduğunuzdan belki de haklısınız! Fakat biz de yazılarımızda—bazen ihmal etsek de—telâffuza (söyleyiş/söyleniş) uygun bir yazımı tercih etmekteyiz.
Dolayısıyla “kàbilinden” kelimesinin yazılışının hem—bilhassa mühimsediğimiz—“fonetik (ses bilgisi) ciheti,” hem de “sözlük mânâsı” (Osmanlıca-Türkçe Lügat, s. 597.) itibariyle doğru olduğuna kàniiz.