İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahirete, kadere, hayır ve şerri yaratan Allah olduğuna inanmaktır. İmanın rükünleri ayrılık kabul etmez, biri birisiz olmaz, Allah’a iman diğerlerine de imanı gerektirir.
Meyve Risalesi 9. Mesele’de bu konu teferruatıyla anlatılmaktadır.
Kısaca ele alırsak, insan, aklıyla düşünen, kalbiyle hisseden, ruhuyla ebediyeti arayan bir varlıktır. Fakat çağımızda birçok insan, hayatın anlamını yalnız maddede arıyor. Oysa Üstadımız Meyve Risalesi ve Sözler’de hayatın gerçek manasının ancak imanın bütün olarak kavranmasıyla ortaya çıkacağını açıklar.
Üstad Said Nursî, Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberimizden aldığı dersle, Meyve Risalesi’nin Dokuzuncu Meselesi’nde imanı bir binaya, bir ağaca, bir zincire benzetir. Her bir iman esası bu yapının ayrılmaz bir parçasıdır. Allah’a iman, bütün esasların merkezindedir. Çünkü O’na inanan, O’nun gönderdiği peygamberleri, indirdiği kitapları, yarattığı melekleri, takdir ettiği kaderi ve vaad ettiği ahireti de kabul eder. Birini inkâr etmek, bütünü sarsar.
Ve der ki: “İman, altı rüknünden çıkan öyle bir vahdanî hakikattir ki, tefrik [birbirinden ayrılma] kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki, tecezzî [parçalanma] kaldırmaz.”
Bu hakikat, imanın mantıkî, ruhî ve ahlâkî bütünlüğünü gösterir. Allah’a inanıp ahireti reddetmek, adalet ve rahmet sıfatlarını inkâr etmektir. Peygamberliği kabul etmemek, Allah’ın kelâmını ve hikmetini reddetmektir.
Kur’ân tefsiri Risale-i Nur ise bu bütünlüğün insana kazandırdığı canlılığı anlatır. İman, hayatın her zerresine can verir; kalbe huzur, akla denge, ruha istikamet kazandırır. İmanla hayat anlam bulur, imansız hayat ise kuru bir gölgeye döner.
Kur’ân-ı Kerîm’de bu hakikat şöyle ifade edilir: “Kim iman eder ve salih amel işlerse, onu güzel bir hayatla yaşatırız.” (Nahl: 97)
Peygamberimiz (asm) de “İman yetmiş küsur şubedir; en üstünü ‘Lâ ilâhe illallah’tır.” (Müslim, İman: 58) buyurur. Bu hadis, imanın hem kalpte bir nur, hem de amelde bir hayat olduğunu gösterir.
Bugünün dünyasında bilgi çoğaldı, ama huzur azaldı. Çünkü iman, bir bütündür; parçalanınca ruh da dağılır. İnsan, imanını bütün rükünleriyle kavradığında, hayatına da o bütünlüğün huzuru yayılır.
İman, yalnız bir fikir değil; insanı insan eden, belki de sultan eden, hayatı anlamlandıran bir hakikattir. Hakikî imanı elde edenlerden olmayı Rabbimizden niyaz ediyorum.