"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Her şey O değil, her şey O’ndandır

Osman KOYUNCU
27 Mayıs 2020, Çarşamba
Bu konuyu kavramak için önce yaratma konusuna, hem din, hem de pozitif ilimler penceresinden bakacağız.

Allah’ın varlıkları nasıl yarattığını, Allah’ın isimleri veya isimlerinin gölgeleri olan fen bilimleri penceresinden bakarak değerlendireceğiz. 

Cennetin güzellikleri, Allah’ın isimlerinin tecellileridir. Allah, maddî bir varlık olmadığından (sonsuz bir nur gibi, aslında Nur da Allah’ın bir ismidir. Allah, mahiyetini bilemediğimiz ve bilemeyeceğimiz sonsuz soyut bir varlıktır. Halk tabiri ile bu sonsuzluğu nur ile ifade ediyoruz) O’nun nasıl olduğunu anlayamayız, O’na şekil veremeyiz. Ancak maddî şeylerin şekli olur, sonsuz soyut ve manevî şeylerin şekli olmaz, Allah’a şekil vermek veya maddî bir varlık olarak algı- lamak şirktir.

İslâm dini, yaratma konusunu ilim, irade ve kudret üçgeni noktasında anlatır. Allah bir şeyi yaratmak istediğinde, yani irade ettiğinde ilmindeki o şeyi kudreti ile yaratır. Bugün pozitif ilimler (genelde kuantum fiziği) bu yaratma konusunu, ilim yani yazılım, irade ve enerji noktasından ele alır. Bugün en büyük ilim yazılım olarak kabul ediliyor. Eskiden bizim yazılımımız gelişmiş olmadığından, ABD’den aldığımız bir savaş uçağı, ona yüklenilen yazılım sayesinde istediğimiz yere yönlendiremiyorduk, meselâ Yunanistan’la savaşsak, uçaklarımız Yunanistan’a bom- ba atmıyordu. Demek ki yazılım uçaktan çok daha önemlidir. Büyük fizikçiler, çok gelişmiş laboratuvarlarda 1964 yılından beri, madde enerjiye dönüştüğüne göre, enerji de maddeye dönüşür konusu üzerinde çalışıyorlar. Madde de, en küçük noktaya inildiğinde madde ile enerji, her an birbirine dönüşüyor, o durumda, bu maddedir veya enerjidir diyemeyiz. Hem madde hem de enerjidir, her an soyut somut dönüşümü vardır. İsviçre ile Fransa arasında, yerin yaklaşık 200 metre derinliğinde, 27 kilometre uzunluğundaki bir laboratuvarda ‘yaratmayı’ taklit etme üzerinde araştırmalar yapıyorlar. Enerji, nasıl olup yoğunlaşarak maddeye dönüşür üzerinde duruyorlar.

Allah’ın iki türlü yaratması vardır, birisi yoktan yaratma buna ihtira denir. Mutlak yokluk yoktur, olsa hâşâ o zaman Allah’ın ilminin dışı olmuş olur. Yoktan yaratmak dendiğinde ilim irade ve kudret yani yazılım (ilim), irade ve enerji üçgeninde, kudretinin şekil alması manasındadır. İkinci yaratma şekli de inşadır ki harflerden cümleler yapılması gibi, kâinattaki elementlerin atomlarından veya onun daha küçük parçacıklarından değişik şeylerin yaratılması ki buna inşa deniyor. 29 harften milyonlarca cümleler kurduğumuz gibi, Allah’ta atomlar ve onların parçacıklarından sonsuz sayıda varlıklar yaratabilir. Allah, Kaf ve Nun tezgâhında kün (ol) diyor her şey oluveriyor. İşte bu koca kâinat maddî ve manevî Allah ve Rahman’ın sonsuz tecellisidir.

Peygamberimiz “İlk yaratılan benim nurumdur ondan…..” şeklinde devam eden uzun bir hadis vardır. Bunun gibi hadislerden yola çıkan bazı ilim adamları çeşitli yorumlar yapıyorlar. Her şey O’dur (heme ost) yani her şey Allah’tır diyorlar. Bazıları da hayır, her şey O’ndandır (heme ezost) yani her şey Allah’tandır diyorlar. Bediüzzaman, 18. Mektup 2. Mesele-i Mühimme’de heme ost değil, heme ezosttur diyor, yani her şey O değil, her şey O’ndandır diyor. Allah’ın iki özel ismi vardır, bunlar Allah ve Rahmandır, bunlar doğrudan insanlara verilmezler (İsra 110). Allah, celâli isimler silsilesinin başıdır, Rahman ise cemâli isimler silsilesinin başıdır. 

Teşbihte hata olmaz derler. Nasıl ki insanlar iki boyutludur, maddî yani somut boyutuna ceset diyoruz. Bir de bu insanın manevî yani soyut boyutu vardır bunlar ruh, akıl, şuur, ilim, vs. İnsan denince, bu soyut ve somutun birliğidir. Allah ve Rahman aynı varlığın iki soyut ve somut sonsuzluğunun ifadesidir. Bütün kâinat, sistem ve vücut olarak her şey O’dur, sınırlı ve somut nesneler O olamaz, somut ve sınırlı nesneler O’nun isimleri belki isimlerinin gölgeleridir, onlara tapılmaz. Yalnız La ilahe illallah denir, illa Şafi, illa Rezzak gibi şeyler söylenmez. Bu noktadan bakılınca, Heme ost yani bütün kâinat, vücut ve sistem olarak soyut ve somut O’dur. Fakat bu kâinat, soyut veya somut tek tek bütün varlıklar heme ezostdur (her şey O’ndandır) yani Allah’tandır denilebilir. Bir hadiste, mana olarak bu kâinat benim nefsimdir diyor.

Okunma Sayısı: 2605
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdurrahman AYDIN

    27.5.2020 01:55:59

    İbnul Arabî, âleme Allah'ın sureti, Allah'a da âlemin ruhu nazarıyla bakmıştır. Sonraki Vahdet-i Vücutçular da ilk yaratılışla ilgili Buharî'deki: "Allah vardı. Onunla birlikte başka bir şey yoktu" hadisine "Şimdi de öyledir" ifadesini eklemişler ve Üstadın tespitiyle "Mektubu katip zannetmişler veya katibi mektubun içinde tahayyül etmişler, hakikatin hakiki suretini görmemişlerdir." O yüzden yanlış mana verilmemesi için tekellüflü bazı ifadelerin doğru te'vili gösterilmelidir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı