İşte bunlardan biri de “Takkeci Kâzım (Sert) Ağabeydir. Risale-i Nurları tanıdığımız ilk yıllardan beri onu gıyaben tanıyorduk. O zamanlarda Nurcuların alâmeti sayılan (1970 yıllarıyda Günaydın gazetesi; akikli gümüş yüzük ve takkeyi Nurcuların alâmeti olarak yazmıştı) meşhur takkelerin imalâtçısı bir ağabeyimizdi ve Bursa’da bulunuyordu.
Yıllar sonra Bursa’ya gelince, kendisiyle tanıştık. Babam tarafından hemşehrim olan Mustafa Demirayak kardeşin de kayınpederi olurdu, bizi o tanıştırmıştı. ”Osman kardeş, bak bu benim damadım, sizin hemşehrinizdir” diye. O münâsebetten sonra da Mustafa kardeşin evine gittiğimizde veya sohbet mekânlarında görüşmelerimiz olurdu.
Aslen Hatay’lı olup, uzun yıllardır Bursa’da ikamet etti. 1980 ihtilâli sonrasında Kenan Evren ve bazı rektörler ile yüksek mahkeme başkanlarına “milletle bütünleşin” manâsında bir mektup yazarak gönderdiği için, hakkında tevkif kararı çıkartılıp, bir müddet de hapishanede yatmıştı.
Birkaç senedir, geçirdiği bir kazadan dolayı yatağa mahkûm olmuştu. Birkaç ay evvel Mustafa kardeşe, “Kâzım Ağabeyle bir röportaj yapabilir miyiz, hatıralarını kaydedebilir miyiz?” diye sorduğumda, kulaklarının iyi duymadığını, vaziyetinin pek müsait olmadığını ifade etmişti, tabiî biz de üzülmüştük.
Erzurum’da bulunduğum bu günlerde, dershanemize terâvih namazı ve sohbet için giderken telefonum çaldı, arayan Kâzım Ağabeyin damadı Mustafa kardeşti. Ses tonundan anlamıştım, fakat ben sormadan o söyledi. ”Osman ağabey, kayınpeder yarım saat önce vefat etti” diye. Tabiî biz de “Allah rahmet eylesin” deyip, hemen arkadaşlara haber verdik. Seksen bir yaşında ahirete irtihal eden Kâzım Ağabeye rahmetler dilerken, akraba, dost ve sevenlerine de taziyetlerimizi bildiririz.