15 Temmuz 2016 ihtilâl bozuntusundan sonraki günlerde, sevdiğim bir kardeşim yanıma geldi.
“Osman Abi, Yeni Asya ne söylediyse, hep haklı çıktı. 12 Mart’tan (1971) sonra, haklılığı anlaşıldı. 12 Eylül’den (1980) sonra, haklılığı anlaşıldı. 28 Şubat’tan (1997) sonra, haklılığı anlaşıldı. Bunda da (15 Temmuz) haklılığı anlaşılacak. Ama üç, ama beş sene sonra, elbet bir gün Yeni Asya’nın haklılığı anlaşılacaktır” dedi. Tabiî, bu müteyakkız kardeşimiz, hepimizin dile getirdiği bir ortak hakikati dile getiriyordu...
Evet, Yeni Asya Gazetesi neşriyat hayatına başladığı günden beri, yukarıda bahsedilen bütün ihtilâllere karşı çıkmış, arkasındaki esas maksad ve fitnelere işaret etmiştir.
Bunlardan en tehlikelisi ve hassaten bizim cemaatimize de en büyük darbeyi vuran 12 Eylül 1980 hâin ihtilâline çok işaret yapıp dikkat çekmişti. Bugünlerde, 41. senesini hatırladığımız o hâin ihtilâl; Memlekete, dine, millete ve de Nur cemaatine çok büyük zarar verdi. Bunların şeytanî birtakım sözleri, bazılarına şirin görüntü verse de, her hadiseye Risale-i Nur muvazene ve gözüyle bakan Yeni Asya Nur cemaatine, hiç de iyi görünmedi. Yapılan hinlik ve hâinlik hemen anlaşılmıştı.
80’den evvel, cemaatî mes’elelerde (ve de hassaten, dini siyasete âlet edenlerin ortaya çıkmasından sonra) Üstadın siyâsî fikriyatını ve sözlerini bir araya getirip, “Siyasette Ölçü” kitabıyla, cemaatte bazı yanlışa gidenlere, ölçülü bir şekilde yol gösteren ve bu mevzuuda bayağı hizmetler eden bir hocamız, maalesef, anlaşılmaz bir şekilde, bu hâin 12 Eylülcülere destek olmuş, cemaatin de en büyük iftirakına sebeb olmuştur.
Yeni Asya, her hadiseye Kur’ân’ın bu asırdaki tefsiri olan Risale-i Nurlar’ın gözlüğü ile baktığından, yanılmadı, aldanmadı, aldatılamadı şükür. Ve o arkadaşlara “Yapmayın, etmeyin, tuzağa düşmeyin, bunları desteklemeyin!” deyip, 12 Eylül’e karşı çıktığı gibi, arkadaşları da îknaya çalıştıysa da, olmadı, olamadı ...
Ne oldu? Cemaat, “12 Eylül taraftarları ve karşı çıkanları (Yeni Asya)” diye tecezzi etti. Âlem şahiddir ki, eğer biz hata yapsaydık, o arkadaşlar haklı çıksaydı, cemaatin ittihadı için, “HATADAN DÖNME FAZİLETİNİ” gösterirdik.
Ama seneler geçmesine ve haksızlıklar, hatalar görülmesine rağmen, maalesef, ne hatadan dönme fazileti gösterildi, ne de iftirakın sona erdirilip, ittihadı tekrar sağlamanın yollarına tevessül edildi. “Hatadan dönmek fazilettir” gösterilemedi maalesef...