Otoriterliğin yerleştiği ülke veya zeminlerde bu soruya, güç merkezlerinin verdiği cevap “evet”tir.
Siyasî istibdadın, cemiyetteki tüm şubelere sirayet edip zehrini atmasıyla; fertler, bakış açılarını kaybedebiliyor ve otoriterlik yanlısı esintiler, ferdin dünyasına sızabiliyor.
“Nerede kaldı, zerratı günahkârlardan mürekkep bir hükûmet, tamamıyla masum olsun[...] Yoksa seyyiesiz hükûmet muhâl-i âdidir. Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum.”
Münazarat’taki bu ifade, her yere zehrini atan istibdadın tesiriyle şöyle çarpıtılabiliyor: “Seçimle iş başına gelen hükümette hatalar olabilir. Zira hatasız hükümet mümkün değildir. O halde bu hükümeti tenkit anarşistliktir.”
Oysa Münazarat’ta geçen bu diyaloğun gelişimini ve devamını dikkatli okursak, Üstad Hazretleri burada, meşrutî (demokratik) sistem içinde iş başına gelen siyasî iktidarlar arasında bir kıyas yapmıyor.
Üstad Hazretleri, demokratik rejim ile otoriter rejim arasında bir kıyas yapıyor. Evet, meşrutî sistemde de hatalar olabilir. Çünkü, hatadan hâlî olmayan pek çok insandan mürekkep bir sistemdir. Tek bir adam dahi günahsız değilken, pek çok insanın mesul olduğu bir sistem, nasıl tamamen günahsız olur?
Diyaloğun hemen devamındaki ve Münazarat’ta başka yerlerde yer alan, konuyla doğrudan ilgili ifadeler, bize bu anlamı daha açık veriyor:
“Sual: “Belki onlar eski hâli istiyorlar.”
Cevap: Size kısa bir söz söyleyeceğim; ezber edebilirsiniz. İşte: Eski hâl muhâl, ya yeni hâl veya izmihlâl.
Sual: Acaba daha Sultan Hamid gibi padişah tahta çıkmayacak mıdır? Eski hâl hiç olmayacak mıdır?
Cevap: Acaba sizin şu siyah çadırınız parça parça edilip yandırılsa, külü havaya savrulursa, o külden yeniden çadır edip içinde oturmak kabil midir?”
“Hem de hangi şey vardır ki her cihetle şeriata muvafık olsun; hangi adam var ki bütün ahvâli Şeriata mutabık olsun? Öyle ise şahs-ı manevî olan hükûmet dahi masum olamaz; ancak Eflâtun-u İlâhînin medine-i fâzıla-i hayaliyesinde masum olabilir.”
Anlam açıktır: Yeni hâl olan meşrutiyette fena adamlar olsa da, eski hâl artık mümkün değildir, cin şişeden çıkmıştır ve kıyas da demokrasi ile otoriterlik arasında yapılmaktadır. Hükümetten kasıt ise meşrutî yönetim biçimidir.
Alıntıladığımız ilk metni, çarpıtıldığı haliyle siyasî iktidar şeklinde yorumlarsak; eleştirmek, dolayısıyla değiştirmek mümkün olmayacaktır; zira hükümetin masum olmasını beklemek yanlıştır. Bu durumda sadece masum hükümet aramak değil mevcudun daha iyisini aramak da anarşistliktir. O halde statüko berdevam...
Şu hâlin ise meşrutiyetin müsemmasına tamamen aykırı bir şekilde, “Millî irade yaftası altında” bir istibdada yol açacağı açıktır. Şahısların hatalarından dolayı eleştirilmemesi ve değiştirilmemesi gereken meşrutî rejimdir; o sistem içinde icra makamına gelen iktidarlar değil!
Meşrutiyet, iyi olan veya iyi olma istidadı taşıyan bir sistemdir, ehil olmayan yöneticileri de barındırabilir. Sistem düzgün işlerse, ehil olmayan yöneticilerin tahribatı mahdut kalır veya engellenir. İstibdat ise kötü olan ve iyi olma istidadı taşımayan bir sistemdir. Sistemin başında adeta velî hükmünde müşfik bir padişah da olsa… İstibdatta iyilikler mahdut kalır hatta engellenir; suistimal keyfilik koridorlarında rahatça yol bulur. Zira; “Meşrutiyet ile sû-i istimalâtın ekser yolları münsed olur; istibdatta ise açıktır.”
Meşrutiyeti istibdattan ayıran en temel fark şudur: “Muhalefet anarşistlik değildir.” “Beni ‘Rejimin aleyhindedir’ diye ittiham etmişler. Buna cevaben deriz ki: Her hükûmette muhalifler bulunur.”
İktidar her rejimde olur. Demokrasi ise muhalefetin meşru olduğu rejimdir.