Mazlûm adaletin tecellisini ister.
Haksızlığa uğrayan adaleti bekler.
“Adalet mülkün temelidir.”
“Hangi vali birine zulmeder ve zulüm bana şikâyet olunur da; ben o zulmü ortadan kaldırmazsam; o kimseye ben zulmetmiş ve adaletten ayrılmış olurum” demişti Hazreti Ömer (ra) Efendimiz.
Birinin kabahati ile, komşusu ve akrabası mesul olması mümkün değildir.
Ama, bazen öyle olmuyor.
Ondan sonra kan dâvâları başlıyor.
Bitmeyen kin ve adavet sürüp gidiyor...
“Her hak sahibine hakkını ver.”
“Bir saat adalet yetmiş yıl nafile ibadetten daha hayırlıdır” diyor iki cihan serveri (asm).
Hazreti Ebubekir Efendimiz (ra) ise:
“Adalet yeryüzünde Allahın terazisidir” der.
İmamı Şafii ise:
“Adalet, Allah’ın emrine uygun şekilde amelde bulunmaktır” diye tavsiyede bulunur.
W. Watson ise:
“Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” ifadesiyle adaletin önemini belirtir.
J. Addison:
“Adalet kadar büyük ve İlâhî bir fazilet yoktur.” diye feryat eder.
“Adalet olan yerde adavet olmaz” denir.
Timurleng:
“Memleket kılınçla alınır, fakat adaletle korunur” diyor.
Bir Çin atasözü ise şöyledir:
“Kılıç istiklâlin, adalet istikrarın sembolüdür.”
Bir Arap atasözünde ise:
“Âbidin ibadeti nefsini, âdilin adaleti âlemi ıslâh eder.”
Pascal şöyle tarif eder adaleti:
“Kuvvete dayanmayan adâlet âciz, adâlete dayanmayan kuvvet ise zalimdir.”
İnsanların başına gelen zulümlerde kaderin tecellisi vardır.
Bediüzzaman Hazretleri:
“Beşer zulmeder, kader adalet eder” der.
Bu da Allah’ın takdiridir.
Musîbet ve zulme uğrayan insan bundan ders alır.
Adaletin tecellisini arzu eder.
Ama, İlâhî adalete boyun eğmekle kalbi rahat eder.
Bu hallerin bir imtihan olduğunu bilir.
İsyan ve feverandan kurtulur.
Kader kaleminin yazdığı hükme karşı itiraz eden, kırılmış eli ile intikam alan insanın haline benzer.
Bediüzzaman Hazretleri kadere itiraz edenin halini; ”Başını örse vurur kırar” ifadesi ile tarif eder.