Suriye’de olayların arefesinde, Bediüzzaman Hazretlerinin Şam Emevi Camiinde okuduğu hutbenin yüzüncü yılında, başta Mehmet Kutlular ağabey olduğu halde Yeni Asya olarak büyük bir kalabalık ile o hatırayı tazelemek için Şam’a gitmiştik.Ve, Hutbeyi orada okuduk ve dinledik.
Bu vesile ile her otobüse bir rehber verilmişti.
Güzel Türkçesi ile bir öğretim görevlisi tarihi yerleri gezdirip aydınlatıcı bilgiler veriyordu
Bir vesile ile kendisine sordum :
“Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini tanıyormusunuz ?”
Rehberimizin yüz ifadesi ciddileşerek bana döndü ve şöyle dedi:
“Ağabey, o alem-i İslam’ın güneşidir, nasıl tanımam?”
Bu hadise, otobüste bulunan Nur Talebelerini de duygulandırmıştı.
Dünya büyük bir manevi buhran geçirir iken arzımıza misafir olmuştu Bediüzzaman.
Bin yıldır beklenen bir sima idi.
Geçmiş yıllarda, bir alim zat talebeleri ile sohbet ederken şöyle demişti:
“Dünyanın sonun da bir büyük müceddid gelecek. Keşke ben ona yetişsem, ona talebe olsam benim için büyük bir şereftir.”
Aradan yıllar, hatta asırlar geçmişti.
“Şark tarafında bir nur zuhur edecek, bid’alar zulümatını dağıtacak” diye müjdeler verilmişti.
Bediüzzaman’ın hayatı bir destan halinde devam etti.
Asrın manevi dertlerine Kur’an’dan aldığı hakikatlerle derman oldu.
Anadolu ona sahip çıktı.
O da Anadolu’ya sahip çıktı.
Ülkemizin dört bir tarafını şereflendirdi.
Bazen padişahlar huzurunda bazen paşaların huzurunda hakikatleri haykırdı.
Hapishaneleri bir medrese ve okul haline getirdi.
“Mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek” demişti.
Öyle de oldu.
Yazdığı eserler amileri alim haline getirdi.
Mahkemeler bir kürsü haline geldi.
Fakat o kadar mütevazi idi.
“Ben, beni beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum” demişti.
Nazarları hep yazdığı nurlara tevcih ediyordu.
Çevremizdeki ülkelerde menfi hareketler kol gezerken ülkemiz nisbeten müsbet hareketler sergiliyordu.
Biz onu çok sevdik.
Onun sevgisi hayatımıza ve yaşantımıza yansıdı.
Her nur talebesinin hayatı adeta bir Said olmuştu.
Bir çok anne ve baba çocuklarına onun adını koydular.
Ta ki, onun feragat ve fedakarlığından örnek alsınlar diye.
Yıllar geçtikçe o daha iyi anlaşılmaya başladı.
Her yaştan insana mürşit ve üstad oldu.
Yıllar geçtikçe onun nurları asırlara ışık tutmaya devam etti.
O sadece okulları dershane yapmadı, evleri, sahraları, iş yerlerini mektep haline getirdi.
Mekanın nurlarla dolsun üstadım.
Seni sadece bu yıl değil, yıllarca anacağız.