İnanılan ve iman edilen kavramların, gayelerin, hedeflerin kelâmı/sözleri muhakkak bir surette ikna edici ve tesirli olmalıdır.
İman ettiğimiz her şeyin ifadesi; anlaşılır ve kabul edilebilir bir formatta inanılarak en ince teferruatına kadar bilerek, başkalarının beğenisine sunulacak kalitede olabilmelidir.
Hiçbir imanî kelâm tutukluk yapılarak, kırılmalar ve kopukluklar içerisinde tam olarak manaları ifade edemez... Demek ki sözlerin tesiri asliyeti akıcılığında ve seri oluşundadır.
Sözlerin/kelâmın güzelliği şeklinden, şemailinden tarif ve tafsilatından değil, anlaşılabilen ve anlatılabilen manalarındandır. Yoksa bunun dışındaki ifadeler, giyilen elbiseyi içerisindeki adamın vücuduna feda etmek gibi kabul ederek sadece şekilciliği anlatabilir.
Delilleri ve dayanak noktaları, tecrübeleri aktaran ifadeleri olmayan sözlerin/kelâmların güvenilirliği yoktur ve iticidir, kabul edilirlikten uzaktır.
İnadî ve istibdadî hiçbir sözle hiçbir imanî, itikadî konu anlatılamaz ve aktarılamaz. Böyle anlatımların yerine; mülâyemet, tatlı dilli anlatım, aklı, kalbi ve ruhu okşayan, tatmin eden ve herşeyi ile tevazulu olan davranışlar ve ifadeler herzaman başarılı olacaktır.
Son olarak irşad ehli için, ihlâs, samimiyet ve bilgi donanımlı olmak en iyi kazanılmış vasıflar/özellikler olacaktır. Kendisi kendi işini bilmeyen kimse; başkalarına hiçbir zaman faydalı olamaz.. Aksine zarar da verir.
Faydayı getirecek ve başkalarına ulaştıracak yol ise; iman, inanç, itikad ve gayretten geçer. Demek ki evvelâ Rabbimizin rızası ile bunları elde etmeye bakmak lâzım.