"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kur’ân’ın hak olduğuna en sadık deliller

Risale-i Nur'dan
08 Eylül 2019, Pazar
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın hak ve hakikat olduğuna en sadık deliller: Tevhidin bütün iktizalarını ve lâzımlarını mertebeleriyle muhafaza etmesidir...

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın hak ve hakikat olduğuna en sadık deliller:

1. Tevhidin bütün iktizalarını ve lâzımlarını mertebeleriyle muhafaza etmesidir.

2. Esma-i Hüsnanın tenasüb ve iktizası üzerine hakaik-ı âliye-i İlâhiyedeki muvazeneyi müraat etmesidir.

3. Rububiyet ve ulûhiyete ait şuunatı kemal-i muvazene ile cem’ etmesidir.

Kur’ân’ın bu hâsiyeti beşerin eserlerinde bulunmadığı gibi, melekût cihetine geçen evliya ve sair büyüklerin netaic-i fikirlerinde de bulunamamıştır. Ve eşyanın bâtınında dalmış olan İşrakiyyun ve âlem-i gayba nüfuz eden Ruhaniyyun dahi Kur’ân’ın bu hâsiyetini bulamamışlardır. Zira, onların nazarları mukayyed olduğundan, hakikat-i mutlakayı ihata edemez. Bunlar, ancak hakikatin bir tarafını bulur ve ifrat, tefrit ile tasarrufa başlarlar. Bunun için tenasübü bozup, muvazeneyi ihlâl ediyorlar.

Meselâ, envâ-ı cevahiri hâvî ziynetli ve kıymetli bir defineyi keşfetmek için, birkaç adam denizin dibine dalarlar. Denizin dibinde araştırma yaparken, birisinin eline uzunca bir parça elmas geçer. Definenin müştemilâtını tamamen bu gibi elmaslardan ibaret olduğunu hükmeder. Sonra arkadaşlarından başka çeşit cevherin bahsini işittiğinde, onların buldukları cevahirin kendi bulduğu elmasın nakışları olduklarını tahayyül eder. Diğeri kürevî bir yakutu bulur, öteki arkadaşı da başka bir çeşidini buluyor. Ve hakeza, her birisi definenin esas müştemilâtı kendi bulduğu çeşitten ibaret olduğunu ve arkadaşlarının buldukları çeşitler de definenin zevâid ve teferruatından olduğunu itikad eder. Mesele bu şekle girmekle, muvazene kayıp ve tenasüb zâil olur. Sonra meselenin hakikatini keşif ve izah için tevilât ve tekellüfata başlarlar. Hatta definenin inkârına bile zehab eden olur.

Evet, Sünnet-i Seniyye ile muvazene yapılmazdan evvel, hemen meşhudatına itimad eden İşrakiyyun ile mutasavvıfenin eserlerini teemmül eden zatlar, şu söylediğime hak verir, bilâtereddüt kabul ederler.

Arkadaş! Kur’ân da o defineyi keşfetmek için o denize dalmıştır. Fakat Kur’ân’ın gözü açık olduğundan, defineyi tamamıyla ihata ile görmüştür. Ve hakikate uygun bir tarzda tenasüb ve muvazeneye riayet ederek, kemal-i intizam ve ıttırad ile hakikati izhar etmiştir.

Arkadaş! Nev-i beşerde envâen dalâlete düşen fırkaların se­beb-i dalâletleri, imamlarının kusurudur. Evet, imamları bâtından bahsetmişlerse de meşhudatlarına itimad ve iktifa ederek, esna-i tarikten dönmüşlerdir. Ve “Bir tek şey elde ettin, ama çok şeyleri kaybettin.” kavline mâsadak olmuşlardır.

Mesnevî-i Nuriye, Habbe, s. 151-152

LÛ­GAT­ÇE:

âlem-i gayb: Gayb âlemi, görünmeyen, fakat varlığı kesin olan ve mahiyeti Allah tarafından bilinen başka âlemler.

bâtın: İç, iç yüz, iç kısım.

cem’ etmek: Birleştirmek, toplamak.

envâ-ı cevahir: Cevherlerin çeşitleri.

esna-i tarik: Yolculuk esnası, yolculuk sırası.

hakaik-ı âliye-i İlâhiye: Allah’ın koyduğu yüce hakikatler, Allah’ın yüce hakikatleri.

ifrat: Aşırılık, pek ileri gitme, haddini aşma.

İşrakiyyun: Gerçeklere ait bilginin ancak riyazet yoluyla nefsânî duygulardan arınan kalbe doğacağını, sezgi ve ilham yoluyla marifetin elde edileceğini kabul eden felsefî akımın taraftarları.

kemal-i muvazene: Tam ve kusursuz bir ölçü ve denge.

Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan: Beyanı, izah ve ispatı mu’cize olan Kur’ân.

mâsadak: Doğrulayıcı, tasdik etmek.

melekût: Eşyanın iç yüzü.

mukayyed: Kayıtlı, sınırlı, bağlı.

muvazene: Denge, ölçü.

müraat: Gözetme, riayet etme.

netaic-i fikir: Fikrin neticeleri.

rububiyet: Rablık, Cenab-ı Hakk’ın terbiye ediciliği.

Ruhaniyyun: Âlem-i gayba nüfuz eden ve çok nuraniyet kazanmış zatlar.

şuunat: Şuunlar, keyfiyetler, haller; işler.

tefrit: Ortalamanın altında kalma, tersine aşırılık, ifratın zıddı.

zevâid: Fazlalıklar, fazla şeyler.

Okunma Sayısı: 2844
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı