“Ey mebuslar (vekiller)!
Muhakkak siz büyük bir gün için mebuslarsınız (diriltileceklersiniz).” [Arabî ibarenin meali)
Ey Mücahidîn-i İslâm ve Ey Ehl-i Hallü ve’l-Akd! Bu fakirin bir meselede on sözünü, birkaç nasihatini dinlemenizi rica ediyorum.
1. Şu muzafferiyetteki harikulâde nimet-i İlâhiye bir şükür ister ki, devam etsin, ziyade olsun. Yoksa, nimet böyle şükür görmezse, gider. Madem ki Kur’ân’ı Allah’ın tevfîkiyle düşmanın hücumundan kurtardınız; Kur’ân’ın en sarih ve en kat’î emri olan salât gibi feraizi imtisal etmeniz lâzımdır, tâ onun feyzi, böyle harika suretinde üstünüzde tevali ve devam etsin.
2. Âlem-i İslâmı mesrur ettiniz, muhabbet ve teveccühünü kazandınız; lâkin o teveccüh ve muhabbetin idamesi, şeair-i İslâmiyeyi iltizam ile olur. Zira Müslümanlar İslâmiyet hasebiyle sizi severler.
3. Bu âlemde, evliyaullah hükmünde olan gazi ve şühedalara kumandanlık ettiniz; Kur’ân’ın evâmir-i kat’îsine imtisal etmekle öteki âlemde de o nurânî güruha refik olmaya çalışmak, âlîhimmetlilerin şe’nidir: Yoksa, burada kumandan iken, orada bir neferden istimdad-ı nur etmeye muztar kalacaksınız. Bu dünya-i deniye, şan ve şerefiyle öyle bir meta değil ki, aklı başındaki insanları işba etsin, tatmin etsin ve maksud-u bizzat olsun.
4. Bu millet-i İslâmın cemaatleri, her ne kadar bir cemaat namazsız kalsa, hatta fâsık da olsa, yine başlarındakini mütedeyyin görmek ister. Hatta, umum Şarkta, umum memurlara dair en evvel sordukları sual bu imiş: “Acaba namaz kılıyorlar mı?” derler. Namaz kılarsa, mutlak emniyet ederler, kılmazsa, ne kadar muktedir olsa, nazarlarında müttehemdir.
Bir zaman, Beytüşşebap aşâirinde isyan vardı. Ben gittim, sordum:
“Sebep nedir?”
Dediler ki:
“Kaymakamımız namaz kılmıyordu; öyle dinsizlere nasıl itaat edeceğiz?” Halbuki, bu sözü söyleyenler de namazsız, hem de eşkıya idiler.
5. Enbiyanın ekseri Şarkta ve hükemanın ağlebi Garbda gelmesi Kader-i Ezelînin bir remzidir ki Şarkı ayağa kaldıracak din ve kalptir, akıl ve felsefe değildir. Madem Şarkı intibaha getirdiniz; fıtratına muvafık bir cereyan veriniz. Yoksa sa’yiniz ya hebâen mensûrâ gider veya sathî kalır.
Tarihçe-i Hayat, s. 152
LÛGATÇE:
ağlep: Çoğunlukla.
ehl-i hallü ve’l-akd: Bir ülkeyi yönetme, bir devlet başkanını seçme veya azletme yetkisine sahip kişiler, milletvekilleri.
evâmir-i kat’î: Kesin emirler.
hebâen mensûrâ: Boşuna olarak, boşuna harcanarak, faydasız yere.
iltizam: Lüzumlu görerek gereğini yapma, taraftar olma.
imtisal etmek: Uymak.
işba: Doyurma.
mücahidîn-i İslâm: İslâm mücahidleri, İslâm için gayret ve çaba sarf edenler.
salât: Namaz.
sarih: Açık.
şeair-i İslâmiye: İslâma ait işaretler, İslâma sembol olmuş iş ve ibadetler.
tevali: Arkası kesilmeksizin sürme, ard arda gelme, sürüp gitme.
tevfîk: Allah’ın yardımı, başarılı kılması.