• Dördüncü Nokta:
Eski Said, ilm-i hikmet ve ilm-i hakikatin çok derin meseleleriyle meşgul olması ve büyük ulemalarla derin meseleler üzerinde münazarası ve medresenin yüksek derslerini gören eski talebelerinin fehimlerinin derecesine göre yazması ve Eski Said’in de terakkiyat-ı fikriye ve kalbiyesinde, yalnız kendisi anlayacak bir surette, gayet kısa cümlelerle ve gayet muhtasar bir ifadeyle uzun hakikatlere kısa kelimelerle işaretler nev’inde, o mecmuayı yazdığı için, bir kısmını en müdakkik âlimler de zorla anlayabilir. Eğer tam izah olsaydı, Risale-i Nur’un mühim bir vazifesini görecekti.
Demek o fidanlık Mesnevî, turuk-u hafiye gibi enfüsî ve dâhilî cihetinde çalışmış, kalp ve ruh içinde yol açmaya muvaffak olmuş. Bahçesi olan Risale-i Nur, hem enfüsî, hem ekseri cihetinde turuk-u cehriye gibi âfâkî ve hâricî daireye bakıp marifetullaha geniş ve her yerde yol açmış. Âdeta Mûsa Aleyhisselâmın asâsı gibi nereye vurmuş ise su çıkarmış...
Hem Risale-i Nur, hükema ve ulemanın mesleğinde gitmeyip, Kur’ân’ın bir i’caz-ı manevîsiyle, her şeyde bir pencere-i marifet açmış, bir senelik işi bir saatte görür gibi, Kur’ân’a mahsus bir sırrı anlamıştır ki, bu dehşetli zamanda hadsiz ehl-i inadın hücumlarına karşı mağlûp olmayıp galebe etmiş.
• Beşinci Nokta: Eski Said’in Yeni Said’e inkılâb etmesi zamanında, yüzer ilimlerle alâkadar binler hakikatler, ayrı ayrı birer risaleye mevzu olacak kıymette iken, o Said telif ederken, meselelerin başında “i’lem, i’lem, i’lem”lerle, her bir hakikati –ki, bir risale olacak derecede ehemmiyetli iken– birkaç satırda, bazen bir sayfada, bazen bir iki satırda zikrediyorlar. Âdeta her bir “i’lem” bir risalenin şifresidir.
Hem “i’lem”ler, birbirine bakmayarak muhtelif ilimlerin ve hakikatlerin fihristeleri hükmünde yazıldığından, o mecmuayı okuyanlar, bu noktaları nazara alıp itiraz etmesinler.
Said Nursî
Mesnevî-i Nuriye, s. 19
LÛGATÇE:
enfüsî: nefiste meydana gelen,
nefse ait, şahsî.
fehim: anlayış.
hükema: filozoflar.
i’caz-ı manevî: manaya ait mucizelik.
i’lem: Arapçada “Bil!” anlamında emir.
marifetullah: Allah’ı tanıma, anlama, bilme.
muhtasar: kısaltılmış, özet.
müdakkik: tetkik eden, inceden inceye araştıran.
pencere-i marifet: ilim ve irfana açılan pencere; Allah’ı tanıtan pencere.
terakkiyat-ı fikriye ve kalbiye: fikrî ve kalbî ilerlemeler, yükselişler.
turuk-u cehriye: zikirlerini açıktan ve sesli yapan tarikatler.
turuk-u hafiye: zikirlerini kalple ve gizliden yapan tarikatler.