"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mağaradan yayılan ışık

Rukiye Anar
26 Haziran 2021, Cumartesi
İnsanlar içinde peygamberler, en üstün vasıflar ile donatılmışlardır.

Peygamberler, nübüvvetten önce bir takım hazırlık safhaları geçirmişler ve bu hazırlık safhalarında inzivai veya tecrit benzeri hâller ile bir nevi terbiye görmüşlerdir. Her nebinin  mağara misal yaşadıkları tecrit devresinde farklı tecelliler ile, Murad ı İlâhî tarafından Tevhid hakikatine yaklaştırılması sağlanmıştır. Bu konuda bize Kur’ân’ın bildirdiği örneklerden biri; Hz. Yusuf’un (as) zindan hayatı onun mağarasını teşkil eder, babası Hz. Yakup (as) için ayrılık ve hasret yılları onun için mağaraya kapanmak gibidir. 

Hz. Eyüp’ün (as) şehrin dışında bir kulûbede hastalık ile yıllarını geçirmesi onun inzivasıdır. Onda peygamber sabrının zirvesini görüyoruz. Bunun yanında Hz. Musa’nın (as) bir prens)olarak sarayda büyüyüp sonrasında Medyen beldesinde Hz. Şuayp’ın (as nezaretinde çobanlık yılları onun için mağara deminde inziva hayatıdır .

Demek her peygamber bunca zorluk ve zahmetler yanında dünya nimetlerinden mahrumiyet ve insanlardan tecrit edilerek bir tahayyür, tahavvül ve tefekkür dönemi yaşamışlardır. 

İslâm tarihinde ise asırları irşatları ile aydınlatan nice mübarek zâtlar vardır ki, hayatlarında dünyayı ve masivâyı terk ederek, bütün benliği ile hakka hakikate ulaşmak için inziva devreleri mevcuttur. Onlardan bir kaçına göz atalım

İlk olarak biz bunu Sahabe döneminde Ebu Zer’in (ra) hayatında görüyoruz. Bütün mülkünü infak ederek tecrit hayatı yaşamış ve dünyaya karşı müstağni kalmıştır. 

Sonraki asırlarda gelen evliyanın büyüğü Şeyh Abdülkadir Geylâni Hazretleridir. Medrese ilimlerini tahsil ettikten sonra aldığı manevî işaretlerle bir mağarada inzivaya çekilmiştir. Yaklaşık yirmi beş yıl tamamen ibadet, taat, zikir, tefekkür ve seyr hâlinde yaşamış yüksek makamlara nail olmuştur. Dağda, kırda ot yaprak gibi çok cüz’î şeylerle hayatını idame ettirerek ruhanîyet ve kemalât kazanmıştır. Bu devrede Hz. İsa’nın (as) sünnetine uyduğundan olsa gerek ki ona verilen mu’cize kendisine de kerâmet olarak verilmiştir. Yâni Hay esmasına mazhar olarak ölüleri diriltmek gibi kerâmetler üzerinde zuhûr etti.

Cenab-ı Hak öylesine azîm kerâmet, inâyet, kerem ihsan etti ki, Üstadın ifadesiyle yerden nazar ettiğinde, İsrafil’in (as) heykel-i nuranisini görecek kadar melekût âlemine açılmıştır. 

Yine bunun gibi büyük mürşit Hâce Ahmet Yesevî’nin altmış üç yaşından, ömrünün sonuna kadar yeraltında çilehanesinde yaşaması fevkalâde mücâhede gerektiren ibretlik bir levhadır. 

Oysa irşat ettiği talebeleri Asyadan Afrikaya, Anadolu’dan Balkanlara kadar giderek İslâm nurunu gönüllerde tutuşturmuşlar ve manevî fetihle yolları açmışlardır Allah’ın izniyle. 

Yine bir başka İslâm mütefekkiri kendi zamanında güneş gibi doğan ve asırlarca İslâm ümmetini ihya eden büyük âlim İmam Gazalidir. Devasa ilmi ve fikir dünyasında en yüksek mevkide iken, şöhreti sınırları aşmış sultanlarla yarışırken, bütün bu makamları serveti, şöhreti terk ederek çöle revan olan adam ne arıyordu? Bütün dinî ilimlere vâkıf iken hizmetleri herkesin gözünü doldururken o bütün bunları bırakarak ne aramaya gitti? 

Gerçekten düşünmeye değmez mi?

Okunma Sayısı: 1709
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı