"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eski Said Dönemi Eserleri’nden günümüze mesajlar

Rüstem GARZANLI
10 Şubat 2019, Pazar
Bugünlerde “Eski Said Dönemi eserleri” okuyorum. Okudukça haz duyuyor, haz duydukça okumaya devam ediyorum.

Her bir sayfası adeta bir kitap kadar anlam ihtiva eden bir eserdir. Bu ummanın sahilinden aldığım bir katre su ile ruhuma ve vücuduma bir âb-ı hayat oldu. Dimağımdaki tadları müştaklara da ikram etmek arzu ettim.

Şöyle ki, Bediüzzaman Hazretleri daha on dört yaşlarında iken bütün ilimleri tedris etmiş, hıfzına almış ve “Said-i Meşhur” lâkabıyla ilminin üstünlüğünü âlimlerin  ittifakıyla ispat etmiştir. Daha sonra şarkî Anadolu’nun yüksek dağlarında, ulema ve ümera divanlarına kadar gitmiş, Hürriyet, adalet ve müsâvâtı anlatmış, “Meşrûtiyette hâkimiyet milletindir” demiş. 

1876 yılında I. Meşrûtiyet, 1908 yılında da II. Meşrûtiyet kurulmuştur. II. Meşrûtiyete Hürriyet ve âdalet adına Bediüzzaman da destek vermiştir..

Tarihçilerin kayıtlarına göre 1889 yılında bir grup Askerî Tıbbiye öğrencisi tarafında “İttihad-ı Osmanî Cemiyeti” adıyla gizli bir örgüt kurmuşlar. II. Abdülhamid yönetimi tarafından fark edilen bu cemiyet üyelerinden bir kısmı tutuklanmış, bir kısmı da Avrupa ülkelerine kaçmışlar.

Örgütün üyeleri tarafından Paris’te “Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti” adı altında bir cemiyet kurarlar.

En son, 1907’de merkeziyetçi ve milliyetçi fikirlerin odaklaştığı “İttihad ve Terakki Cemiyeti” adı ile Selânik merkezli ”Merkez-i Umumî” bir çekirdek kadro oluşur. Bu cemiyetin amacı, Osmanlı Devleti’nin varlığını, bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumaktı.

Osmanlı’nın öncüleri bu cemiyetten bir beklentiye girmişlerse de, ne yazık ki cemiyetin özünde milliyetçilik, diktatörlük ve istibdat bulunduğu için Osmanlı’nın umutlarını boşa çıkarmıştır.

Bediüzzaman Hazretleri ilk başlarda “Hürriyet, müsâvât ve âdalet” fikrini taşıyorlar diye ittihadçıları desteklemiştir. İttihadçılar hürriyet ve adaletten ziyade devletçiliğe ve kaba güce dayandıkları için hürriyet ve meşrûtiyet fikri ahrar’larda kalmıştır.

“Sen Selânik’te ittihadçılarla beraber idin,” diye soranlara; “Ben onlardan ayrılmadım, onlar benden ayrıldılar. Ben yine fikirlerimde musırım ve hamiyetli insanlarla beraberim” diye cevap vermiştir.

Bediüzzaman Hazretleri Demokratları dindar bildiği için adalet ve hürriyet adına onları tebrik etmiş ve hatta desteklemiştir. “Demokratlık, hürriyet-i vicdan, İslâmiyetin bu kanun u esasîsine dayanabilir. Çünkü kuvvet kanunda olmazsa şahsa geçer. İstibdad, mutlak keyfî olur.” 1 Risale-i Nur Talebeleri de şahıslara tabi değil, hürriyet, adalet ve kanun hâkimiyetine tabi olanlarla birlikte olmuşlar.

Bediüzzaman Hazretleri, hayatı boyunca istibdatla mücadele etmiştir. O yıllarda bile milliyetçilik peşinde bulunan Jön Türkleri “Siz dîni incittiniz, gayretullaha dokundunuz, Şeriatı tezyif ettiniz; neticesi vahim olacaktır”2, diye ikaz etmiş.

Bediüzzaman Hazretleri, İstanbul’da siyaset yolu ile İslâmiyet’e hizmet etmeye çalışıyordu. Hürriyet taraftarıydı, bunun için Jön Türklere muhalefet etmiştir. 

İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin içyüzü ortaya çıkınca 1908’lerde bu cemiyetten ayrılan bir kısım aydınlar “İttihad-ı Muhammedi” ile Siyasal İslâm’a dönüştürüldü. Daha sonra da ikinci bir ulema grubu tarafından İstanbul’da 5 Nisan 1909’da Süheyl Paşa, Mehmet Sadık, Ferik Rıza Paşa, Derviş Vahdeti ve arkadaşları tarafından “İttihad-i Muhammedi Cemiyeti” kurulur.

Bediüzzaman Hazretleri’nin bu cemiyetin kurucularından olduğunu iddia edenler olmuşsa da böyle bir üyelikle alâkasının olmadığını Divan-ı Harb-ı Örfi’de (Sıkıyönetim mahkemesinde) şöyle ifade etmiş:

“İşittim; İttihad-ı Muhammedî (asm) namıyla bir cemiyet teşekkül etmiş. Nihayet derecede korktum ki, bu mübarek ismin altında bazılarının bir yanlış hareketi meydana gelsin. Sonra işittim: Bu ism-i mübareki bazı mübarek zevât, (Süheyl Paşa ve Şeyh Sâdık gibi zatlar) daha basit ve sırf ibadete ve Sünnet-i Seniyye’ye tebaiyete nakletmişler. Ve o siyasî cemiyetten alâkalarını kestiler, siyasete karışmayacaklar. Lâkin tekrar korktum, dedim: Bu isim umumun hakkıdır, tahsis ve tahdit kabul etmez. 3

Bediüzzaman: Din adına siyasete girmemeyi önemle vurgulamıştır “İttihad-ı Muhammedî cemiyetine” üye olmamış, ancak ismine intisap etmiştir.

“O mübarek isme intisap ettim. Lâkin tarif ettiğim ve dâhil olduğum ittihad-ı Muhammedînin (asm) tarifi budur ki: Şarktan garba, cenuptan şimale uzanan bir silsile-i nuranî ile merbut bir dairedir. Dâhil olanlar da bu zamanda üç yüz milyondan ziyadedir. Bu ittihadın birlik yönü ve irtibatı, tevhid-i İlâhîdir. Peyman ve yemini, imandır. Müntesipleri, kàlû belâdan dâhil olan umum Müslümanlardır.

Divan-ı Harb-ı Örfi 31 Mart olayında Ahrar Fırkası’na dahil olanları da tutuklayarak yargılamış ve bir kısmı idam edilmiş, bir kısmı da yurt dışına gitmişler.

Kaderin cilvesi Bediüzzaman, Divân-ı Harbe verilir. (Sıkıyönetim Mahkemesinde) İdam edilenlerin cesetlerini Hurşid Paşa, Bediüzzaman Hazretleri’ne gösterir, bir nevi ona gözdağı verir.

“Sen de Şeriat istemişsin?” Hiddet ve şiddet yüklü suâl karşısında zerre kadar zaaf göstermeyen Bediüzzaman, gayet kararlı, kesin ifâdelerle cevap verir:

“Şeriatın bir hakîkatine bin rûhum olsa feda etmeye hazırım! Zîrâ, Şeriat sebeb-i saadet ve tam adâlet ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil!” Peşinden diğer soru gelir: 4

“İttihad-ı Muhammediye’ye (asm) dâhil misin?”

Bediüzzaman: “Maaliftihar! En küçük efradındanım. Fakat benim tarif ettiğim veçhile… O ittihaddan olmayan, dinsizlerden başka kimdir; bana gösteriniz?”

Bediüzzaman, İttihad-ı Muhammedî fikrini taşıyanların, Ahrar fıkrası olduğunu işaret etmiştir. Ancak aktif siyasete karışmamıştır.

Bediüzzamana göre Ahrar ve demokrat olmanın şartı “Şeâir-i İslâmiyeye” Taraftar olmaktır. Demokratlar Şeâir-i İslâmiyeden olan ezan-ı Muhammedi’yi serbest etmekle Risale-i Nur cemaatinin hatta İslâm âleminin gönlünü almışlar.

 Bediüzzaman Hazretleri gelecek için şu temennide bulunmuştur: ”İnşaallah, o Ahrarlar istibdad-ı mutlakı kaldırıp, tam bir Hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar”5  

Dipnotlar:

1- Eski Said dönemi esr. s: 137.

2- Emirdağ Lâhikası s. 386.

3- Eski Said Dön.Esr. s. 125.

4- Div. Har. Örfi (ESD. s. 127.

5- Emirdağ Lâhikası s. 267.

Okunma Sayısı: 3146
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı