"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ahmet Feyzi Kul Ağabey çok güzel konuşurdu

SALİH SÜTÇÜOĞLU
11 Ocak 2021, Pazartesi
Ahmet Feyzi KUL 1314 yılında (1898) Isparta’nın Uluborlu kazasında doğdu. 16 Ekim 1972’de 74 yaşında ebedi aleme göçtü. Bediüzzaman Said Nursi’nin deyişiyle “Risale-i Nur’un fahri avukatı” idi.

İZMİR’DEN AHİRETE UĞURLADIĞIMIZ NUR TALEBELERİ ALBÜMÜ

TAKDİM

Ege’nin incisi İZMİR şehri körfezi ve körfeze bakan Karşıyaka, Güzelyalı, Göztepe, İnciraltı sahilleri ve Çeşme, Alaçatı’ya doğru uzanan tabiî güzellikleri ile insanları kendisine meftun etmiş. Tarihin akışı içinde Rumları, Ermenileri, Fransızları ve diğer milletlerden insanları buranın güzelliği çekmiş.

Ecnebilerin yerleşim yerlerinden dolayı da “Gâvur İzmir” diye ananlar olmuş.

Ancak İzmir’e bu gözle bakılırsa haksızlık edilmiş olur. Tarihî Kemeraltı Çarşısı’na gidildiğinde burada meşhur Hisar Camii ile karşılaşırsınız. Biraz ileride Şadırvan Camii, daha ileride Kestane Pazarı Camii, biraz daha ileride Başdurak ve yanında Salepçioğlu Camileri ile ecdadımızın bıraktığı bu kültür mirasımız bize dindar bir İzmir havasını solumamızı sağlamaktadır. 

Konak’ta deniz kenarına gelince tarihî İzmir’in sembolü olan Saat Kulesi’nin yanında vilayet konağının hemen önünde Konak Camii kendisini göstermektedir. Bunlara ilâve olarak Konak’tan Kadifekale sırtlarına çıkarken de ecdadın bize miras bıraktıkları pek çok cami, türbe ve hamam gibi eserler hâlâ dimdik ayaktadır. Bu camilerden bazılarının bahçelerinde başlarında sarıklı taşları bulunan kabirler de İzmir’in bir Müslüman şehri olduğunu haykırmaktadır.

Bu şehirde yaşayıp da ecdadına ve dinine bağlı kalarak ömrünü tamamlayıp ebedî âleme uğurlanan pek çok değerli insan da gelip geçmiş bu güzel şehirden.

Biz de bir nebze yakın tarihimize ışık tutarak, gelip geçen bu güzel insanlardan bazılarını duâya vesile olması için bu albüme alıyoruz. 

Ruhları şad olsun...

Not: Albümün hazırlanmasında bize yardımcı olan bu DEĞERLİ İNSANLARın dost ve akrabalarına,

Ayrıca istifade ettiğimiz; AĞABEYLER ANLATIYOR serisini hazırlayan Ömer Özcan’a, Bediüzzaman’ı gören SON ŞAHİTLER serisini hazırlayan Necmettin Şahiner’e teşekkür ediyoruz...

Ahmet Feyzi KUL 

1314 yılında (1898) Isparta’nın Uluborlu kazasında doğdu. 16 Ekim 1972’de 74 yaşında ebedî âleme göçtü. Bediüzzaman Said Nursî’nin deyişiyle “Risale-i Nur’un fahri avukatı” idi. İlk tahsilini ve rüştiyeyi Isparta’da bitirdi. Sonra İstanbul Darülmualliminde bir yılda iki sınıf birden atlıyarak devam etti. Harbi umumî çıkınca mektepten alınarak ihtiyat subaylığı vazifesi ile Filistin Cephesine sevk edildi. Harpte sağ kolundan yaralanarak İngilizlere esir düştü. Esaretten sonra memletine avdetle İstiklâl Savaşı’na katıldı. Sağ kolundan yaralı olduğu için askerî hastane raporu ile askerlikten ihraç edildi. Memleketine döndü ve 1340 senesinde (1924) Aydın vilayetinin Ortaklar Bucağına yerleşti. Ziraî ve ticarî işlerle meşgul oldu. Fıtraten gayet zeki ve ilme meraklı bir insandı. Hazreti Bediüzzaman’ın Barla’ya nefyedilmesi ve orada Risale-i Nurlar’ı telif etmeye başlamasıyla birlikte; Ahmet Feyzi de Risale-i Nurlar’ı Milaslı Halil İbrahim vasıtası ile elde etmiş ve mütalâaya başlamıştı. Risale-i Nurlar’ı inceden inceye tetkik eder, okuduğu bölümleri; “ben buradan ne anladım?” diye muhakeme ederdi. Risale-i Nurlar’ın kıymetini anlayınca, ticarî faaliyetleri ile birlikte bu İmanî eserleri de bilhassa meraklı gençlere ulaştırma gayreti içine girmişti. 

Çok güzel konuşur ve yazardı. 1943’te Bediüzzaman ve talebeleri ile birlikte Denizli hapsine sevk olundu. On ay müddetle mevkuf kaldı. Denizli Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat vermesi ve Risale-i Nur Eserleri’nin iade edilmesi kararı ile geri verilen eserleri muhtaçlara ulaştırma hizmetine ağırlık verdi. Fakat 1948 senesinde bu defa Afyon Ağır Ceza Mahkemesi kararı ile yeniden cezaevine girdi. 

Bediüzzaman Hazretleri ile birlikte 54 kişi yargılandılar. Yargılanma sürecindeki veciz müdafaası onun ilmini ve zekâsını gösteren tarihî bir belgedir. Mahkeme-i temyizin kararı bozması ile yine beraat aldılar. Tahliye olunca tekrar Ege havalisine gelerek bu defa madencilik yapmaya başladı. Nedense dünya işleri pek rayında gitmiyordu. Ancak Risale-i Nurlar’la ilgili hizmetlerinde, insanlara bu yüksek hakikatlerin ulaştırılmasında muvaffakiyetli çalışmaları vardı. 

Ahmet Feyzi Kul zaman zaman İzmir’e geldiğinde Hasan Şen ve arkadaşları ile görüşür, birlikte Risale-i Nurlar’ı mütalâa ederlerdi. 

İzmir-Aydın arasında Çamlık denilen mevkide medfun bulunmaktadır. Allah rahmet eylesin... 

NECATİ AKTEN

1942 yılında doğdu. Terzilik yaparken Risale-i Nurlar’ı tanıdı. Çok samimî olduğu rahmetli Kemal Budakçı ile çok zaman beraber olurlar ve Risale-i Nurlar’daki hakikatleri terennüm ederlerdi. Terzi dükkânı sohbet mekânı gibiydi. İzmir’in Pınarbaşı beldesindeki dükkânında emekli oluncaya kadar terzilik faaliyetini sürdürdü. Emekli olduktan sonra, İzmir’in Torbalı ilçesine göçtü. Burada camiye gidip gelirken yeni arkadaşlar edindi. Onlarla Yeni Asya Gazetesi’ne abone bulurken, aynı zamanda küçük bir ders grubu da oluşturmayı başarmıştı. Bir ara 2012 yazında Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin doğduğu Nurs Köyü’ne yapılan bir gurup seyahatine de katıldı. Necati Ağabey cevval bir karaktere sahipti. Çevresindeki insanlara Risale-i Nurlar’ı tanıtmak için gayret gösterir, inandığı dâvâsı uğruna zorluklardan çekinmezdi. 15 Mart 2015’de 73 yaşında Berzah âlemine göçtü. Fakat Torbalı’da başlattığı Risale-i Nur dersleri devam ettikçe; kabrine Nurlar yağmaya devam edecektir İnşaallah. 

Allah rahmet eylesin...

AHMET BURHAN BOZKAYA

Herkes onu SAATÇİ AHMET olarak tanıyordu. İzmir’in meşhur Hisar Camii önünde saatçılık yapıyordu. Ağabeyi Halil Bozkaya vasıtası ile Risale-i Nurlar’la tanışmıştı. Artık hayatının en önemli meselesi Risale-i Nurlar’dı. Dükkânında küçük Risale kitaplarından bulundurur, gelen dostlarına ve müşterilerine bu kitaplardan hediye ederdi. 

Ahmet Bozkaya’nın üçüz kızları ve bir de oğlu olmuştu. Ama dünya hayatı bütün şaşaası ile neticede geçici bir hayattı. Herkes kendisi için takdir edilmiş olan ömrünü tamamlayarak ahiret yurduna yani asıl vatanına gidecekti. Burası fani, ama ahiret âlemi ise ebedî idi. Saatçi Ahmet, bir hastalığa tutulmuştu. Yüzünde ve vücudunda lekeler çıkmaya başlamıştı. Tedavisi devam ediyor, ama hastalığı gittikçe artıyordu. Nihayet hastaneye yatmak zorunda kaldı. Yatış işlemleri sürerken bir kaç saatliğine Bornova Yeni Asya Temsilcisi Salih Sütçüoğlu’nun evinde istirahat etmişti. Hastalığının şiddetine rağmen abdestini alarak vakit namazını kılması herkesin üzerinde müsbet bir tesir bırakmıştı. Risale-i Nur Talebesi her haliyle insanlara ders veriyordu tabiî ki. 

Hastanede tedavisi başladığında; abonesi olduğu gazetesi isteği üzerine Bornova bürosundan her gün kendisine ulaştırılıyordu. Saatçi Ahmedin tedavisi devam ediyor, ama her geçen gün daha da halsizleşiyordu. Arkadaşları ve akrabaları hastane koridorlarını hiç boş bırakmadılar. O da içinden gelen hararetini teskin etmek için elindeki Yeni Asya Gazetesi ile serinlemeye çalışıyordu. Adeta çok sevdiği bu gazeteyi ahirete geçmek üzere çıkacağı yolculuk öncesinde bayrak gibi sallıyordu. Bütün çabalara rağmen Saatçi Ahmet iyileşemedi ve 49 yaşında çok sevdiği Peygamberine (asm) ve Üstadına kavuşmak üzere ebedî âleme göçtü. Geride çok güzel bir iz bırakarak. Vasiyeti üzerine vefat ettiği akşam yapılan derste ve kabri başında Risale-i Nurlar’da geçen ‘Yirminci Mektup’ okundu. Orada şöyle deniyordu: “Ey insan! Yaptığın hizmet, ettiğin ubudiyet boşu boşuna gitmez, bir dar-ı mükafat, bir mahalli saadet senin için ihzar edilmiştir. Senin şu fani dünyana bedel, Baki bir Cennet seni bekler.” 

Allah rahmet eylesin... Yeni Asya’da çıkan Ahmet Burhan BOZKAYA ile ilgili yazıyı buraya alıyoruz: 

CEMAATTEKİ BEREKET... 

İzmir’in HİSARÖNÜ çok meşhurdur. Herkes bilir ve mutlaka bir vesile ile yolu düşmüştür. Tarihî Hisar Camii’nin etrafı çiçek satıcıları ve değişik meslek grubu esnaflarla çevrili olduğu için buraya Hisarönü denmiştir... Her zaman da bu çevre çok kalabalıktır... Camiye çok yakın saat tamir ve satış işi yapan Ahmet Bozkaya Ağabey vardı. Kendisi Üstad Bediüzzaman Hz.lerinin eserlerini okur, sohbetlere devam eder, dükkânına gelenlere de onun küçük kitaplarından hediye ederdi... Kendisi güler yüzlü ve sıcak kanlı bir insandı. O zamanlar İzmir’de Yeni Asya Bürosu olmadığı için diğer semtlerden ve çevre ilçelerden gelen Nur Talebeleri Ahmet Ağabey’in dükkânına uğrar, çayını içer, sohbet ederlerdi. Her gelen çok sıcak ilgi gördüğü için Ahmet Ağabey’e uğramadan gitmezlerdi. Büro açıldıktan sonra da Ahmet Ağabey’e uğrayanlar hiç azalmadı. Kendisi bir rahatsızlık sonucu 49 yaşında Rahmet-i Rahman’a kavuşmuştu. 

Saatçi Ahmet Ağabey’i anarken; Kemeraltı esnaflarından İsmail Dinçer Ağabey yaşadıkları bir hatırayı nakletti: 1975-1976 yılları idi. Bir Ramazan günü Saatçi Ahmet Ağabey evinde iftar vermek istiyor. Evi küçük olduğu için 15 kişi civarında misafir dâvet ediyor. Ancak kulağı ağır işiten bir dâvetli yanlış anlayınca umumî dâvet var zannedilerek 60-70 kişi civarında cemaat dâvete icabet ediyor. Tabiî Ahmet Ağabey çok sıkılmış, ne yapacağını şaşırmış. Ev küçük, yemekler 15 kişiye göre hazırlanmış... Ne yapsın. İftar saati gelince mecburen gelenlere yemekler dağıtılmış, iftar yapılmış. Herkes sıkış tıkış, yer dar. İftarını yapan yakındaki camiye gidiyormuş. Bakmışlar ki ortada kalan yok. “Ben yiyemedim, iftar edemedim” diyen yok. Ahmet Ağabey ve Ailesi hayrette kalmışlar. Bu eve bu kadar insan nasıl sığdı, yemekler nasıl yetti anlayamamışlar. “Bu her halde Rabbimizin Cemaat üzerine indirdiği bir berekettir” demişler. Bu vesile ile Saatçi Ahmet Ağabeyi Rahmetle anıyor ve ruhu şad olsun diyoruz. ‘

Yılmaz AYDOĞDU 

1 Ocak 1957 tarihinde doğmuş. Kendisi Yeni Asya Gazetesi’nin Bandırma’da dağıtımını yapmış, gayretli bir insan. Çocuklarına çok düşkün şefkatli bir baba. Kızlarına hitap ederken “küçük kuşum” diye seslenir. Eyüp (as) gibi çok hastalık çekti. Risale-i Nur derslerinde kendisi ile karşılaşırdık. Bizim Bornova’daki Yeni Asya Büromuza gelmişti. Vefatına yakın, bir defasında dershanenin kapısında karşılaştığımızda; Yılmaz Kardeşim nasılsın diye sormuştuk. O da “rahmet sağnak sağnak üzerime geliyor” diye cevap vermişti. 

Hastalığının şiddetlendiğini, ama Allah’tan gelen her şeye razı olduğunu ima ediyordu.

Kuvvetli iman sahibiydi. Yılmaz Aydoğdu fakir bir insandı, sağlıklı olduğu zamanlarda boyacılık yaparak çocuklarının rızkını çıkarmaya çalışıyordu. Evlâtlarını da çok iyi yetiştirdi. Ama genç yaşta ölüm onu yavrularından ayırmıştı. İnşaallah sevdikleri ile Cennette buluşur diye duâ ediyoruz. Yılmaz Aydoğdu 51 yaşında iken 18 Eylül 2008 tarihinde Berzah âlemine göçtü. Allah rahmet eylesin...

UĞUR TENEKECİ

21 ocak 1955’te dünyaya geldi. Soyadı Tenekeci, ama mesleği ‘demirci’lik idi. Cenab-ı Hakkı’n Davud (as) vasıtası ile insanlığa hediye ettiği demire şekil verme mesleğini yapıyordu. Bu arada Risale-i Nurlar’ı tanıdı. Çok girşken bir tabiatı vardı. İşyerinde çalışırken dinî muhtevalı yayın yapan radyoları dinler, onların canlı yayın bağlantılarına telefonla katılarak Risale-i Nurlar’dan vecizeler aktarırdı. Zaman içinde bu radyo çalışanları ile samimiyet kurmuştu. İş çıkışı radyo evine gider, orada çalışanlarla beraber olurdu. Onun gayretleri ile radyo programları arasına “NURDAN DAMLALAR” PROGRAMI da konulmuştu. İzmir’den Salih Sütçüoğlu ve Adnan Acır bu PROGRAMI birlikte sunuyorlar ve dinleyicilere canlı yayında Risale-i Nurlar’dan sohbet şeklinde pasajlar aktarıyorlardı. Uğur Tenekeci İzmir’in her semtinde yapılan derslere imkânı elverdikçe katılmaya çalışırdı. O derslerde aranan simaydı artık o. İşi kaba demircilikti. Ama kendisi çok yumuşak bir insandı. İnşaallah Rabbimiz onu güzel insanların yeri olan Cennetine alsın diye duâ ediyoruz. 8 Eylül 2007’de 52 yaşında iken Hakk’ın rahmetine kavuştu. Allah rahmet etlesin...

TEVFİK BALKANLI

1954 doğumlu. İzmir’in Çamdibi semtinde Risale-i Nurlar’ı tanıyor. O zaman Nazım Pınarcı da Çamdibi’nde oturuyor. Beraber ders yapıyorlar. Daha sonra Ali İhsan Çakal ve Mevlüt Gül de onlara katılıyor. 

Ali İhsan’ın Tevfik Balkanlı için söylediklerini buradan aktarmak istiyorum: “Risale-i Nurlar’ı tanıdığımda derste ilk görüp tanıştığım ilk arkadaştı güler yüzlü ve fıkralarla doluydu ders yaparken bile esprileri hiç eksik olmazdı dâvâsında sadâkatliydi Allah rahmet eylesin mekânı Cennet olsun. İnşallah Rabbim rahmetiyle muamele etsin...” 

Tevfik Balkanlı gönül’lerde taht kurmuş, arkadaşlarına kendini sevdirmişti. Ancak dünya hayatı geçici bir menzildi nihayet...

22 Kasım 2016 tarihinde 62 yaşında ahirete irtihal etti. Allah rahmet eylesin...

 

Okunma Sayısı: 6795
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali

    11.1.2021 14:49:53

    Radıyallahu ve rahmetullahi aleyhim ecmain.

  • Cetin acar

    11.1.2021 11:55:05

    Güzel bir çalışma Salih abi. Bunu dahada derinleştirerek, bu çalışmayı Istanbul un da teşvikiyle her il ve bölgede ikamet eden diğer abilerde yapmalı ki, gelecek nesiller illerindeki hizmetin serencamıni hem bilsinler hem rahmet okusunlar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı