"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sivrisinekten misal getirmek

Sami CEBECİ
06 Temmuz 2011, Çarşamba
“Şüphesiz ki Allah sivrisinekle veya ondan daha küçüğüyle misal vermekten çekinmez. İman edenler, onun Rablerinden gelen hak olduğunu bilirler. İnkâr edenler ise, “Allah bu misalle ne demek istedi?” derler. Allah bu misalle birçoğunu saptırır; birçoğunu da onunla doğru yola iletir. Aslında Allah bu misalle sadece fâsıkları saptırır.” (Bakara Sûresi: 26)

Baş gözüyle görülmesi mümkün olmayan kendi Zatını, akıl ve kalp gözüne göstermek, tanıttırmak, bildirmek ve sevdirmek için, bu muhteşem kâinatı çok anlamlı bir kitap gibi yaratan Yüce Kudret; arıdan, karıncadan ve örümcek gibi varlıklardan deliller getirdiği gibi, sivrisinekten dahi örnekler vermektedir. Kâfirlerin keyfi için böyle hakir ve basit görünen varlıklardan bahsetmeyi terk etmemektedir. Çünkü onlar dahi Allah’ın yarattığı san'atlı varlıklardır. Vücutça küçük olsalar da san'atça büyüktürler. Dişi sivrisinekleri aşılamakla vazifeli olan erkek sivrisinekler, dişiler gibi bitki ve çiçeklerin özleriyle beslenirler. Aşılama vazifeleri bittikten bir müddet sonra da ölürler. Bu taifenin neslini devam ettirmekte asıl vazife dişi sivrisineklere aittir. İnsanı sokan ve kanını emen de dişi olanlarıdır. Erkekleri kan emmezler. Çünkü ihtiyaçları yoktur. Dişi olanları, doğacak yavrularının proteine olan ihtiyaçları için kan emerler. Sivrisineğin yaratılışı başlı başına bir mu'cizedir. Muhteşem bir san'at harikasıdır. Vücudu; baş, göğüs ve karından meydana gelir. Başında yüz civarında petekten oluşan iki adet gözü, koku, nem ve ısıya duyarlı iki adet de antenleri vardır. Göğüs kısmına bağlı üç çift ayak ve bir çift kanatları bulunur. Karın kısmı ise, vücut ağırlığı kadar, yani üç grama yakın kan emebilecek genişlemeye müsait bir yapıda yaratılmıştır. Bu ise, yetmiş kilo ağırlığındaki bir insanın, aynı ağırlıkta yemek yemesi gibidir. İnsan için buna imkân yoktur.
Sivrisineğin baş kısmında bulunan hortumu içinde ikisi kesici, ikisi delici ve diğer ikisi emici özelliğe sahip altı adet bıçak vardır. Karın kısmında bulunan ısıya duyarlı reseptörler vasıtasıyla, gecenin zifirî karanlığında bile uyuyan insanı bulan ve hedefini şaşırmadan kan damarına yavaşça konan sivrisinek, adeta sınırlı uyuşturma yaparak salgıladığı sıvı ile iğnesini batırdığı bölgeyi uyuşturur. Bu sıvı, aynı zamanda kanın pıhtılaşmasını da engelleyerek, kanın kolay emilmesini sağlar. Kesici ve delici bıçaklarıyla kolayca deriyi delip damara giren sivrisineğin hortumu içindeki diğer iki bıçak birleşerek, içi boş bir hortum halini alır ve emilen kanı karın bölgesine gönderir. Beyinden giden sinyallerle, daha fazla kan emilmesi önlenerek karın bölgesinin patlaması engellenmiş olur. Biz farkına varıncaya kadar da sivrisinek çoktan uçup gitmiştir. Bu yaptıklarıyla hem yumurtalar içindeki larvaların protein ihtiyacını temin eder, hem de insan vücudunda kirlenmiş kanın bir kısmını emerek, fazla kanın alınmasında fıtrî vazife yapmış olur. Binlerce yıldan beri aynı sistemle yaratılan ve sanki başka bir âlemde eğitimden geçip öyle dünyaya gönderilmiş gibi vazife yapan sivrisineklerin yaratılışındaki bu mu'cize keyfiyet hangi tabiat, tesadüf ve evrimle izah edilebilir?
Bediüzzaman Hazretleri de aynı noktaya dikkat çeker: “Hortumlu sivrisinek dünyaya geldiği dakikada hanesinden çıkar, durmayarak insanın yüzüne hücum eder, uzun asasıyla vurur, ab-ı hayat fışkırtır, içer. Hücumdan kaçmakta erkân-ı harp gibi maharet gösterir. Acaba bu küçük, tecrübesiz, yeni dünyaya gelen mahlûka bu san'atı ve bu fenn-i harbi ve su çıkarmak san'atını kim öğretmiş? Ve nerede öğrenmiş? Ben, yani bu bîçare Said, itiraf ediyorum ki, eğer ben o hortumlu sineğin yerinde olsaydım, bu san'atı, bu kerrüfer (vur-kaç) harbini ve su çıkarmak hizmetini, çok uzun dersler ve çok müteaddit tecrübelerle ancak öğrenebilirdim.” (Lem’alar s. 311)
Kirli ve durgun sulara bırakılan yumurtaların larva halinden sivrisinek haline gelip, yuvasından çıkarak uçmasına kadar geçen evrelerdeki mu'cize keyfiyetlerine hikmet ve ibret gözüyle bakınca, Allah’ın neden sivrisinekten misal getirmeyi terk etmediği daha iyi anlaşılıyor. Onun küçücük vücudundaki büyük san'at, Sani-i Zül Celâl’e binler dillerle şahitlik yapıyor. Allah’ın varlık ve birliği için getirilen bu misal, iman ehlinin imanını kuvvetlendirirken, inkâr edenlerin de inkârlarını arttırdı. Onunla kimileri hidayete erdi, kimileri de dalâlete gitti. Dalâlete gidenler de fâsıklardan başkası olmadı. Onlar hak yoldan ayrılan ve sapık yollara yuvarlananlardan başkaları değildi. “Ey insanlar, size bir misal getirildi. Şimdi onu dinleyin: Sizin Allah’ı bırakıp da taptıklarınızın hepsi bir araya gelse, bir sinek bile yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapacak olsa, onu da geri alamazlar. İsteyen de âciz, istenen de…” Hac Sûresi: 73) Kanatlarını saniyede beş yüz defa çarpan, bu yüzden kanat çırpışları vızıltı şeklinde duyulan, sür'atle ileri geri, aşağı yukarı hareket edebilen ve laboratuvar şartlarında kanat çırpmaları azaltılarak Allah Allah diye zikretme sesi duyulan sivrisinekler, insan olan her insana çok şeyler söylüyor. Bu gerçekleri görmek ve anlamak gerek. Ancak, atalarımızın dediği gibi “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana gök gürlese yine az.”

Okunma Sayısı: 6064
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı