Cenab-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm’in Hucurat Suresi 13. Ayetinde “Biz sizi birbirinizi tanıyıp yardımlaşasınız diye bir erkek ile bir dişiden yarattık ve şubelere ayırdık.” ferman etmektedir.
Nuh Tufanından sonra, Hz. Nuh peygamberin (as) çocukları olan Ham, Sam ve Yafes’in çocuklarından türeyip çoğalan insanlık âlemi, asırlarca devam eden süreçler sonucu bu günkü halini aldı. Dünyada bu gün sekiz milyar insan yaşamaktadır. Araplar, Farslar, Almanlar, Fransızlar, İngilizler, Çinliler ve Japonlar gibi nice milletler olduğu gibi, Türkler ve Kürtler de, diğer milletler gibi ayrı birer ırktan meydana gelmişlerdir. Her ne kadar Türkiye’de uzun müddet Kürt kimliği yok sayılmışsa da, var olan bir gerçeği inkâr etmek mümkün değildir.
Kürt toplumu, Hazar Denizi ile Urumçi Gölü etrafındaki dağlık bölgelerde yaşayan kalabalık bir toplumdu. Bu gün itibarıyla, Türkiye, Suriye, Irak ve İran devletleri içinde var olan ve çok büyük bir ekseriyeti Sünnî Müslüman olan Kürtler, cengâver ve kahraman savaşçı bir toplumdur. Zamanla, Anadolu topraklarına yerleşen bu mert insanlar, İslâm dininden önce Zerdüşt dinine inanır ve ateşe taparlardı.
İslâm dini, Sahabe-i Kiram tarafından fetihler yoluyla Anadolu topraklarına ulaştığı zaman, Peygamber Efendimizin (asm) vefatından yedi sene, Hicrî tarihle on sekiz sene sonra ve Milâdî tarih ile 639 yılında Diyarbakır’ın fethi esnasında Kürtler İslâm ile tanıştılar. Böylece, Kürtlerin Müslüman olmaları Asr-ı Saadetteki Sahabeler döneminden başlar. Peygamber Efendimizin (asm) duasına mazhar olan yenilmez kumandan Hz. Halid bin Velid ve Sahabe ordusu ile Güney Doğu Anadolu topraklarında İslâm hızla yayılmaya başladı.
Türklerin İslâm dini ile tanışmalarının ise, meşhur Talas Savaşı ile başladığı kabul edilir. Milâdî 751 yılında yapılan bu savaşta, Arapların Çinliler ile savaşı esnasında saf değiştirerek Arapların safına geçen Türkler, bundan sonra Müslümanlığı kabul etmeye başlarlar. Kürtlerden 112 sene sonra başlayan Türklerin kitleler halinde Müslümanlığı kabul etmeleri çok ilginçtir. Önceleri, “Gök Tanrısı” inancına sahip olan Türkler, İslâm dinindeki Allah inancını kendilerine çok uygun olduklarını gördüklerinden çabuk bu dine ısındılar ve kabul ettiler. Karahanlılar Devletinin ilk kurucu Türk Hakanı olan Satuk Buğra Han Müslümanlığı kabul edince,, devlet ve millet olarak topluca İslâm dinine geçtiler. Satuk Buğra Han da Abdülkerim adını aldı.
10. asırdan itibaren kitleler halinde Müslümanlığı seçen Türk boyları ve kurulmuş olan devletler, İlhanlılar, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular ve Osmanlılar gibi daha nice Türk devletleri, asırlar boyunca İslâm dininin bayraktarlığını yaparak geldiler. Bu bayraktarlığı yaparken, Türk orduları içinde en başta Kürtler geliyor ve her kavimden insanlar, İslâm dininin dünyaya yayılması için canla başla çalışıyorlardı.
Kürtlerin ve bütün Müslümanların bir iftihar vesilesi olan Selâhaddin-i Eyyubî, Memlük Sultanı olan Baybars’ın ordusunda bir komutan iken, onun ölümüyle babası Eyyup adıyla Eyyubîler devletini kurdu ve ilk İslâm birliğini kurmaya muvaffak olarak, 1187 tarihinde Haçlıların işgalinde olan Kudüs’ü fethetti. Ordusunda hem Araplar, hem Kürtler ve hem de nice Türk boyları ve Türkmenler de vardı.
İttihad-ı İslâm hakikatini en geniş anlamıyla kurmayı başaran Yavuz Sultan Selim Han, sekiz sene süren kısacık padişahlığı döneminde, Osmanlı topraklarını sekiz milyon kilometrekareye çıkardı. Bu cihangir padişahların hedefi sadece topraklarını genişletmek değildi. Tıpkı Sahabe orduları gibi, İ’lâ-yı Kelimetullah denilen Allah’ın adını yüceltmek ve İslâm dini ile gittikleri yerleri tanıştırıp, onları Müslüman olmakla şereflendirmekti.
Buraya kadar anlattıklarımızla söylemek istediğimiz şey şudur: Asırlarca birlikte İslâm dinine hizmet etmiş başta Türkler ve Kürtler olmak üzere, çok farklı etnik kökene mensup fakat hepsi Müslüman olan muazzam bir milleti, bir avuç Maksist ve Lenininst olan ve din ile bağı olmayan PKK ve benzeri gruplar Kürtleri temsil edemez ve birbirleriyle et ve tırnak gibi kaynaşmış olan Müslüman bir milleti birbirinden ayıramaz, bölüp parçalayamaz. Biz, milletçe biriz ve ebede kadar beraberiz, inşaallah.