Bütün kavgalar, ‘ben haklıyım’ temelinde yükseliyor. ‘Ben haksızım’ diye başlanan bir kavga var mı bilmiyorum? Birisine dargınlığı olan kime sorsanız, ’haklılık’tan başlar savunmalar. Çoğunda da iç ses ‘bu haklılık ne kazandırır ki’ der durur. Ama vicdan öyle dese de, gönül kırıklığı bir türlü giderilmez.
Bir tanıdık vefat ettiğinde, içimizde derinden bir sızı duyarız. Bir parçamız daha kopmuş gibi hissederiz kendimizi. Gidenle hatıralarımız sayfa sayfa canlanıverir zihnimizde. Artık bir anlam ifade etmeyen ‘keşke’li cümleler kurmaya başlarız. Bu, ölmemiş her vicdan için böyledir.
Bir taraf gidince, kırgınlıklar daha bir acı vermeye başlar kalana. Helâlleşmeden ayrılıklarda gözyaşları saklanamaz olur. Nefis ve şeytanın o sinsi planları, suizanları geçici de olsa gündem dışı kalıverir. Artık haklı olmanın da, olmamanın da bir anlamı kalmaz. Gözler artık büyük mahkemeye çevrilir.
“Bütün dargınlıklar son bulsun!”, bu; henüz hayatta olan vicdanın son hamlesidir. Evet, her şey mezarlıktan dönünceye kadar sıcaktır. Sonrası, ‘haklıyım ben’ deyip duracaktır nefis. Ve bu ‘dırdır’lara pes edip vicdan, alışkanlıklar büyük oranda galip gelecektir. Kaldığı yerden güçlenerek devam edecektir kirli duygular. Yeni bir adım atmak kolay değildir. Değişim; güçlü irade, ciddî pişmanlık ister. Yoksa yeni bir adım atma arzusu, zamansız açan çiçekler gibi solar gider. Aslında kötü olan aynı yolun yolcularının geçimsizliğidir. Kendi bedenini dişleyerek kaybetmek ne acı bir sondur.
Nefis, sinsice ilerleyerek verir büyük mücadelesini. ‘Ene’yi öne sürüp, fısıltılarla işlettirir varlığını. Bir yaptırımı olmayan itibari varlığın, gerçek varlığı işlettirmesi düşündürücü değil mi? Ve hep haklı olmak iddiası ne kadar da garip.
Gerçi, tarihte ‘ben haksızım’ diye başlanan bir kavga var mı bilmiyorum? Bütün kavgalar ‘haklılık’ temelinde başlıyor. Nefsin yanında yer almayıp, ‘Nefis muhakkak ki kötülüklerin kaynağıdır’ diyebilmek büyük bahtiyarlık.
Nefis her zaman böyle işte; yıkarken güçlü, yaparken âcizliğe yatıyor. Helâlleşmeden yaşanan bütün gidişler içinde ‘keşke’ler barındırıyor. Kaybetmemek, kazandıracak adımları atmaktan geri durmamaktır. Şimdi nefse karşı vicdanın bu son hamlesine ihtiyaç var.