"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Rububiyet-i İlâhiyenin icraatı; sıkıntı ve musîbetler

Sebahattin YAŞAR
01 Şubat 2020, Cumartesi
Sıkıntı ve musîbetler insanın bir gerçeğidir.

Ama her sıkıntı halinin de bir çaresi vardır. Kimseye bütün kapılar kapanmaz. Nitekim ölüm bile açık bir kapıdır. Öldürmeyen her hal insanın gelişimine vesiledir. İnsanın meşgul olduğu daire genişledikçe sıkıntı da, çare yolları da genişler. Kimseye takatinin üstünde yük yüklenmez. Bu, İlâhî adalettir.

Sıkıntı kalben, ruhen, aklen ya da bedenen yaşanır. Her duygunun sıkıntı hali onun gelişimine bir katkıdır. Durağanlığı kırmaktır. Kozadan -dış şartlara uygun hale gelip- çıkmaktır. Sıkıntı, hikmetlerle yüklüdür. İhmal edilen noktaların sinyalleridir. İnsan hırs gösterip, sabırsızlık sergileyip kaldıramayacağı bir yükün altına girmezse, Allah hiçbir kuluna takatinin üstünde bir imtihan vermez. Verilen sıkıntının şiddeti oranında insana tahammül gücü, sabır ve çözüm bulma enerjisi de verilir. 

Bu da İlâhî adalettir. Onun için bazen, “Sen bu zor şartlarda nasıl yaşıyorsun?” denilen kişi, diyen kişiye acıyan gözlerle bakar. Çünkü o sıkıntı o kişi için bir ferahlama, bir farklı pencereden bakma vesilesidir.

İnsan kendisine çizilen İlâhî sınırları zorlamazsa, çare vardır: “Lüzumsuz ve malayani bir surette vazife-i hakikiyelerini ve elzem işlerini bırakıp afakî ve siyasî boğuşmalara ve kâinatın hadisatına merak ile dinleyerek, karışarak, ruhlarını sersem ve akıllarını geveze edenler, bilerek kendi zararına fiilen rıza göstermek cihetinde, “Zarara razı olana şefkat edilmez” manasındaki kaide-i esasiye ile şefkat hakkını, merhamet liyakatını kendilerinden selb eder. Onlara acınmaz ve şefkat edilmez. Ve lüzumsuz başlarına belâ getirirler. Ben tahmin ediyorum ki; bütün küre-i arzın bu yangınında ve fırtınalarında selâmet-i kalbini ve istirahat-ı ruhunu muhafaza eden ve kurtaran yalnız hakikî ehl-i îman ve ehl-i tevekkül ve rızadır. Bunların içinde de en ziyade kendini kurtaranlar, Risale-i Nur’un dairesine sadâkatle girenlerdir. Çünkü bunlar, Risale-i Nur’dan aldıkları îman-ı tahkikî derslerinin nuruyla ve gözüyle, her şeyde rahmet-i İlâhiyenin izini, özünü, yüzünü görüp, her şeyde kemal-i hikmetini, cemal-i adaletini müşahede ettiklerinden; kemal-i teslimiyet ve rıza ile rubûbiyet-i İlâhiyenin icraatından olan musîbetlere karşı teslimiyetle, gülerek karşılıyorlar, rıza gösteriyorlar. Ve merhamet-i İlâhiyeden daha ileri şefkatlerini sürmüyorlar ki, elem ve azap çeksinler. İşte buna binaen, değil yalnız hayat-ı uhreviyenin, belki dünyadaki hayatın dahi saadet ve lezzetini isteyenler -hadsiz tecrübeleriyle- Risale-i Nur’un îmanî ve Kur’ânî derslerinde bulabilirler.” (Kastamonu Lâhikası)

Okunma Sayısı: 1977
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdulkadir Turan

    1.2.2020 17:35:47

    İnsana gelen musibetlerde;elbette ki hikmetler vardır.Başımıza geliyorsa eğer olumsuz bir durum;bunda mutlaka daha evvel yapmış olduğumuz hata yahut işlemiş olduğumuz günahların etkisi söz konusudur.Dünya virüsle,savaşla yahut değişik şekillerde,Rabbimizin iradesiyle meydana gelen afetlerle ve musibetlerle mücadele ediyor.Evet her derdin,dermanı da vardır muhakkak.Dolayısıyla,belâ ve musibetlerden kurtulmanın yegâne çaresi;Mu'cize-i Îmaniye ve Kur'anîye ve onun mübarek tefsiri olan,Risale-i Nur'un elmas hakikatleridir.

  • Abdullah Tunç

    1.2.2020 09:58:53

    2- Şahsi, siyasi ve içtima-i hayatımız da meydana gelen hadiseler,fiil ve icraatlara yukarıda zikredilen satırla rın nazarı ve merceği ile baksak merhamet-i ilahiyeden daha ileri şefkatimizi sürmez ve hiç bir sıkıntı çekmez,hiç bir eleme maruz kalma yız.Çünkü her şeyde,muamelede, fiilde,icraatta hikmetin kemalini ve adaletin cemalini gördüğümüzden son derece müsterih oluruz.Kalb ve ruh rahatına sükünetine sahip oluruz. Eğer bu bakış açısına,bu anlayışa bu görüşe,bu değerlendirilişe erişirsek,bü tün sorunlarımuz hallolur,büyün acı ve elemlerden kurtuluruz.Bu konu çok önemli,Keşke akademik seviyede araştırılsa ve buradaki cevherler daha çok ortaya çıkarılsa ve insan lığın hizmetine sokulsa..Bu hayati konuyu işlediğiniz tebrik ediyorum.Sağ olun,var olun hocam.

  • Abdullah Tunç

    1.2.2020 09:37:45

    Bu parçada dikkatımı çeken en önem li kısım; en fazla selamet-i kalbini ve istirahatı ruhun koruyanların,Risale-•i Nur dairesine sadakatla giren talebe lerinin oluşu...ikicisi ve son derece ö nemli ve dikkat edilmesi ve hayatın her şeyine ,her olayına tatbik edilme si geren cümleler;" Çünkü bunlar bunlar,Risale-i Nur'dan aldıkları iman-ı tahkiki ders lerinin nuruyla ve gözüyle, HER ŞEY DE rahmet-i ilahiyenin İZİNİ ÖZÜNÜ YÜZÜNÜ görüp, her şeyde kemal-i hikmetini hikmetini,cemal-i adaletini müşahede ettiklerinden,kemali teslimiyet ve ruza ile,rububiyet-i ilahiyenin icraatından olan mmusibetlere karşı teslimşyetle, gülerek karşılıyorlar,rıza gösteriyorlar. Ve merhamet-i ilahiyeden daha ileri şefkatlarını sürmüyorlar ki elem ve azap çeksinler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı