Zira İslâmiyet bütün insanî ve sosyal faziletleri, iyilik ve güzellikleri kendisinde toplayan ilâhî dindir.

Demokrasideki temel hak ve hürriyetler, din ve vicdan hürriyeti ve fikir hürriyeti İslâm’ın getirdiği hak ve hürriyetlerdir. Peygamberler hep müstebid zalim yöneticilerin karşısında olmuşlar ve onlara hak ve adalet dersi vermiş, zulüm ve haksızlık yapmaktan vazgeçmelerini öğütlemişler, yüce Allah’ın emrinin bu olduğunu ifade etmişlerdir.

Batının geçirdiği uzun süreli istibdad ve baskı döneminden sonra İslâm’ın hürriyet ve adalet emrine uyarak temel hak ve hürriyetlerini sağlayacak olan demokrasiyi keşfetmişlerdir. Demokrasinin fikir ve düşünce hürriyeti sayesinde Batı kısa zamanda gelişme kaydederek ilim ve teknikte ilerlemişlerdir. 

İslâm dünyasında Peygamberimizden (asm) sonraki ilk beş yüz yıl içinde ilim, fikir ve düşünce hürriyeti sayesinde büyük bir gelişme kaydetmiş, ilimde teknikte ve sanatta büyük gelişmeler kaydetmişlerdi. Batı, İslâm dünyasından bu gelişmeleri aldı ve geliştirdi; ama ne var ki İslâm dünyasındaki taklitçilik, baskı ve istibdad fikir ve düşünce hürriyetini engelleyerek ilimde ve teknikteki gelişmeyi de engellemiştir.

Okullarımızda “Demokrasi ve İnsan Hakları” dersi olmalı ve bunun dinimizin emri olarak okutulmalıdır. Özellikle “Kul Hakkı” çerçevesinde “Hukuk” dersi konulmalıdır.

İslâm hukukunun Batı hukukundan ayrıldığı en önemli hususların başında “Anne-Baba Hakkı”, “Komşu Hakkı”, “Arkadaş Hakkı”, “Öğretmen Hakkı” ve “Kul Hakkı” gibi temel haklar gelmektedir. 

Bu haklara riayet eden birisinin devletin ve milletin hukukuna girmesi mümkün müdür? Toplumda anarşi ve terörü önlemenin, ticarî ve sosyal hayatta haklara uymayı sağlamanın en güzel yolu yukarıda ifade ettiğimiz gibi “Kul Hakkı” anlayışının yerleştirmek olmalıdır.

Bunun öğretileceği en güzel yaş ilk ve orta öğretim yıllarında okullarda olmalıdır. O zaman okullarımız amacına uygun eğitim vermiş olur.

Kul hakkı yemeyen hiçbir hak yemez. Ama kul hakkından korkmayan kimseyi haksızlıktan çekmek gerçekten çok zordur.