"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Allah’ın adını anmakla var olduğunu anlar insan

Selim GÜNDÜZALP
14 Nisan 2013, Pazar
Nasıl söylesem, nasıl desem bilmem…
Kalbimde Sen, dilimde Sen…
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
***
Bir daha söyle…
Haydi, durma, bir daha söyle…
Doğ, yeniden doğ her cümlede, her söyleyişte…
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
Aç kapıyı, aç pencereyi, aç gözlerinin önündeki perdeleri.
Bir daha söyle, bir daha söyle…
Bitkin halinle, çıkmayan sesinle, son nefesinle…
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
Bir daha söyle, bir daha söyle…
Ölmek için yaşamak gerek.
Yeniden doğmak için ölmek gerek.
Her nefeste yeniden…
La ilahe illallah…
Durma, haydi bir daha söyle…
İçindeki güzellikleri uyandır. Kalbindeki imanı açığa vur…
La ilahe illallah…
Tuttu beni bu cümle, tuttu. 
Bir ömrün boşa akan anlarını yuttu.
Zerre zerre onunlayım şimdi.
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
Allah’ım ne sensizdir ölüm, ne sensizdir hayat.
Yaşamak ancak seninle mânâ kazanır.
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
Dilimdesin, kalbimdesin, hayatımın ta içindesin.
Sen benim Rabbimsin.
Bayılıyorum Allah’ım “Ya Rabbi” demeye…
Doyamıyorum bu kelâmı söylemeye…
Biliyorum, söyleten de Sensin, izin veren de Sensin.
Kelâm da Senin, kalem de Senin, dil de Senin, soluduğum, konuştuğum hava da Senin…
Söyleyen kul da Senin…
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah, Muhammedü’r-Rasûlullah…
Dünya bu iki kelimeden ibaret şimdi.
Ne kaybettiğini bilmeden, elindekilerin kıymetini bilemiyor insan.
Nerede gizlendiyse halim, bir tohum gibi oradan çıkacak.
Nerede kıvranıyorsa kalbim, dermanını orda bulacak.
O zaman ki, bayram içre bayram olacak…
Bir rüyadan uyananlara, kan ter içinde kalkanlara müjdeler olsun.
Kalktıkları yerden, uyandıkları yerden o sabah dillerinde bu kelâmı bulanlara, işte onlara bahar gelecek şimdi…
İşte o gün onlara bayram olacak…
Ne diyelim?
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
Yokuş aşağı iner gibi, kayar gibi adeta, gül gibi, dilde bir nefes gibi, hayatın içinde en güzel ses işte bu ses… 
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
Bir dene bakalım, de bakalım, diline bir zorluk var mı?
De bakalım, seninle beraber söyleyen var mı?
Ses vermez mi sanıyorsun? Sesine katılmaz mı çevrende ne varsa…
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
Evet, bütün bir kâinat gönlünde, yıldızlı geceler içinde, ellerin çeşmelerde şimdi…
Kuruyan dudakların bu kelâm ile hayat buluyor şimdi.
Ne olmuş, ne olmuş yani? Çok mu? Değil elbette…
Bilen için her şey bir mu’cize. Et parçası konuşur işte. Allah söyletirse, diller O’nu söyler… Kalpler O’nu diler. Allah dilerse eğer, diller ateş olur, tutuşur.
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
Ey güzel Allah’ım, ey benim Rabbim… 
Bir kelebek gibi uçuyorum şimdi çiçekten çiçeğe…
Önümde bembeyaz bir sahne var, dilimde bu kelâm, uçuyorum, tarlalar üstünde gelincikten gelinciğe… Uçuyorum şimdi hayalden gerçeğe.
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
Sade bu kelâm bile yeter. Dünyaya gelip bunu söylemek, adını anıp onunla dünyadan gitmek bile yeter.
Ne güzeldir, ne güzel…
Şimdi gözümü değdirdiğim her yer…
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
Ya Rabbi, ne güzel kelâmdır bu…
La ilahe illallah, Muhammedü’r-Rasûlullah…
Adını anmak ne güzel… 
Dilimi adını anmaya lâyık gördüğün için Sana sonsuza kadar hamd olsun…
Bugüne kadar yapıp ettiklerimiz ve sonra içimizin yandığı her hâl, yanlış attığımız her adım, evet, onca yanlış, onca hata, kapında bizim gibi kim bilir kimler var daha…
Bu kelâmı söylemek için sabırsızlanan, ama kendini buna bir türlü lâyık görmeyen, bu kelâmın hasretiyle yanan, içten içe kıvranıp duran ne kulların var ya Rabbi…  
Onlara da medet, onlara da ya Rabbi…
Aç Allah’ım aç, dilimizdeki düğümleri aç, kapında duran kulların o kelâma muhtaç…
Hidayet nurunu döküver içlerine…
Yüzlerimiz gülsün ya Rabbi…
Bu kelâmın ışığında aydınlansın içimiz…
Kelimelerimize, cümlelerimize, sözlerimize nur gelsin, huzur gelsin.
Nefsimiz değil, kalbimiz konuşsun.
Ak pak olsun dillerimiz.
Halimizin, dilimizin bu kelâmdan uzaklaştığı her an için yanadursun içimiz.
Anlıyorum duâdaki, zikirdeki inceliği.
Başkalarını düşünmeyenin, kendisini de düşünemeyeceğini.
Başkaları için bir şey yapmayanın, kendisi için de bir şey yapamayacağını biliyorum, anlıyorum…
Kalplerden kalplere köprüler kuruyorsun, bir kelâm ile bizi birbirimize bağlıyorsun.
Yaratan kim, yaşatan kim? Bu kelâm ile her şeyi ayan beyan gözlere gösteriyorsun.
Allah Allah illallah…
Bir daha söyle, bir daha söyle…
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
Durmadan söyle…
La ilahe illallah…
Allah Allah…
Anam ne güzel derdi…
Allah Allah illallah…
Babam ne güzel derdi…
Allah Allah illallah…
Bütün mahlûkat o kelâm ile hareket ediyor, o söz ile dönüyor devran, farkında mı acaba insan?
O süt kokan çocukların terütaze dillerindeki, o küçük ağızlarındaki kelâm da bu değil mi?
Bir dinleyin hele, bir kulak verin hele. Hak vereceksiniz bu fakire. Kâinatın dilidir bu.
Onunla döner küreler ve vücudumuzdaki zerreler…
Gökyüzünde gezegenler, aylar, yıldızlar, güneşler Allah’ın adını anmadan bir adım atamazlar…
Adını anmadan Allah’ım, bir adım boy atamaz ne dalda çiçek, ne tarlada başak…
Ne hayatımıza girmeye çalışan nur, ne de gözümüzü bulmaya çalışan o ışık, adını anmadan olmaz, adını anmadan gelemez…
Her şey ama her şey, adını anan, adını anmadan adım atmayan bir elçidir. O son elçinden (asm) habercidir…
Bu kâinatta her şey Senden bir habercidir, her şey Seni bildiren bir elçidir…
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
Bir daha söyle, bir daha söyle, hadi durma. Vaktidir. Sonraya erteleme. Kalmadı artık, kalmadı vakit. Bitti ömür, bitti, gitti…
Ne gemi kaldı, ne tren… Geride bir sen kaldın, bir de senin gibi garipler… Ama şimdi yola koyulma zamanıdır. Kervan yolda düzülür. Hakikate varma yolunda düşe kalka da olsa bir adım atıp çıkmalı yola. Dillerde bu kelâm ile… Resûl-i Ekrem’e salât u selâm ile…
La ilahe illallah, Muhammedü’r-Rasûlullah…
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
Bırak günleri, bırak saatleri, saymayı bırak…
Şimdi hayat bir ana sığdı, bir an oldu, büyüdü, büyüdü, büyüdü…
Hayat şimdi o anın içinde büyüdü ve meyve verdi. O bir an ağaç oldu, yıl oldu, asır oldu…
O bir an ebedî bir an oldu, hayatın hayatı oldu. 
Şimdi işte ölmek için, şimdi işte yaşamak için, şimdi işte hayatın mânâsını anlamak için yeniden doğma zamanıdır, gözlerimizi açmak vaktidir. 
Bu zaman, işte böyle bir zamandır. Dünya böyle zamanlarda anlamlıdır. O zaman yaşadığını ve niçin dünyada olduğunu anlar, hisseder insan.
O zaman insan hayatın üzerine buz gibi dökülen ölüm havasından kurtulur, yokluktan uzaklaşır.
Var olduğunu Allah’ın adını anmakla anlar insan. 
Allah için yaşadı mı insan, Allah için ölmek bile zor gelmiyor ona. Dilinde Allah’ın adı olduktan sonra…
Ve diyor ki insan işte o zaman:
Ölmek için yaşamak gerek…
Öyle ölmek için böyle yaşamak gerek…
Hayatı Allah ile, Allah’ın adını anarak yaşayanın, O’nu her daim aklından, kalbinden, dilinden uzak tutmayanın vardığı yoldur, geldiği yerdir burası.
Açıldı gözler, açıldı diller…
Kalbi açıldı mı insanın, hayatın bütün kapıları açılıyor işte… 
Söylemenin hazzı bitmiyor, kelimeler dile zor gelmiyor. Cümleler su gibi akıyor şimdi. Kalp açıldı mı diller de açılıyor. Diller o güzel kelimeleri kolaylıkla söylüyor şimdi.
Allah Allah illallah…
Böyle bereketli bir anda yaşıyoruz şimdi.
Kelimeler su gibi akıyor, cümleler ihtiyarsız çıkıyor. Kalp konuşunca diller de tercüman oluyor.
Allah Allah illallah…
La ilahe illallah…
***
“Madem dünya hayatı ve cismânî yaşayış ve hayvânî hayat böyledir. Hayvâniyetten çık, cismâniyeti bırak, kalb ve ruhun derece-i hayatına gir. Tevehhüm ettiğin geniş dünyadan daha geniş bir daire-i hayat, bir âlem-i nur bulursun. İşte o âlemin anahtarı, marifetullah ve vahdâniyet sırlarını ifade eden Lâ ilâhe illâllah kelime-i kudsiyesiyle kalbi söylettirmek, ruhu işlettirmektir.” (Lemalar, 141)
***
Es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Rasûlallah…
Not: Zafer dergisi yazarlarımızdan Kâzım Uysal kardeşimiz yoğun bakımda olup, duâlarınızı bekler. S.G.
Okunma Sayısı: 1142
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı